Milli Savunma Bakanı Canikli: Bölge terörden tamamen temizlenene kadar operasyon devam edecek

0

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili Meclis Genel Kurulu’nda hükümet adına bilgilendirme yaptı. “PYD/YPG’nin, PKK’nın Suriye kolu olan bir terör örgütü olduğu tartışmasız bir gerçektir ve çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır.” diyen Canikli, şunları söyledi:

YPG/PYD PKK terör örgütünün Suriye koludur. PKK’yla aynı yerden yönetilmekte, PKK’yla aynı terörist havuzunu kullanmaktadır. PYD-YPG/PKK terör örgütü sınırlarımız boyunca Suriye’nin kuzeyine yerleşmiş, demografik yapıyı değiştirmiştir. Burada, bu bölgede terörün kontrolünde bir siyasi yapılanma ve devlet oluşturma çalışmalarını hızlandırmışlardır. Bu çerçevede, ülkemize yönelik terör tehdidi her geçen gün büyümektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından bu terör örgütü yoğun bir şekilde silahlandırılmakta ve Suriye’nin kuzeyinde siyasi terör yapılanması için desteklenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu terör örgütüne verdiği desteği kesmesi için, bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’ni ikna etmek için bütün yollar, bütün yöntemler denenmiştir ama ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri bu politikasından vazgeçmemiştir.

Terör örgütünün amacı ülkemizin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmaktır. Terör örgütü doğrudan ülkemizin bağımsızlığını ve hükümranlığını hedef almaktadır. Zeytin Dalı harekâtı öncesinde, Afrin’de yuvalanan terör örgütü tarafından hem Türkiye’ye ve hem de Fırat Kalkanı harekât alanı ve İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki gözlem noktalarına 700’den fazla saldırı gerçekleştirilmiştir. Bu sayı bile tehdidin büyüklüğünü bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Terör örgütü, bölgede yaşayan halklara asimilasyon uygulamakta ve onları göçe zorlamaktadır. Bu şekilde ülkemizde topraklarından koparılmış 3,5 milyon Suriyeli mülteci yaşamaktadır. Bu da ülkemize yönelik güvenlik tehdidini artıran bir faktördür. Tüm bu nedenlerle Zeytin Dalı operasyonu, ülkemizin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumak, sınırlarımızı güvence altına almak ve Suriyeli kardeşlerimizin haklarını korumak amacıyla yapılmaktadır. Bu mücadele, Türkiye için bir varoluşsal mücadeledir, en doğal hakkımızdır ve bu mücadelenin ve operasyonun şimdi yapılması gerekiyordu. Bu operasyon geçen hafta sonu başlatılmamış olsaydı terör yapılanması güçlenmeye devam edecek, uluslararası alanda siyasi olarak tanınmak için zemin kazanmaya çalışacaktı. Bu nedenle, Zeytin Dalı operasyonunun ertelenme imkânı kalmamıştı. Eğer operasyon başlatılmamış olsaydı yakın bir gelecekte Türkiye çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaktı, çok daha büyük bedeller karşımıza çıkartılacaktı, çok büyük bedeller ödemek zorunda kalacaktı Türkiye.

Özgür Suriye Ordusunu “terörist” sıfatıyla tanımlamak en hafif ifadeyle cahilliktir

Harekât uluslararası hukuk açısından da meşru ve haklıdır. Harekâtın uluslararası meşruiyeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terörle mücadeleye yönelik 1624, 2170 ve 2178 sayılı Kararlarına dayanmaktadır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi ülkemize toprak bütünlüğünün korunması çerçevesinde meşru müdafaa hakkı sunmaktadır ve bu hakkımız kullanılmaktadır. Harekât, ülkemizdeki Suriyeli misafirlerimizin ve Suriye halkının temsilcisi olan Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte yürütülmektedir. Özgür Suriye Ordusu kuvvetleri Mehmetçik’imizle birlikte kendi topraklarını işgal eden teröristleri temizlemek için kahramanca mücadele etmektedirler. Özgür Suriye Ordusu, Suriyelilerin Türkiye tarafından desteklenen temsilcileri ve ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Bu çerçevede, Özgür Suriye Ordusunu “terörist” sıfatıyla tanımlamak en hafif ifadeyle cahilliktir. Böyle bir tanımlama Türk milletine, Türk Silahlı Kuvvetlerine hakarettir.

YPG, PYD’yi terörist olarak tanımlayamayanlar, söyleyemeyenler; YPG, PYD, PKK’ya ağlayanlar, ÖSO, Özgür Suriye Ordusu üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini maalesef karalamaya çalışmaktadırlar. Özgür Suriye Ordusu’nu terörist olarak tanımlamak, terör örgütlerine prim vermek anlamına gelmektedir ve terör örgütünün ağzıyla konuşmak anlamına gelmektedir. Harekâtın başından itibaren uluslararası alanda gerekli adımlar hassasiyetle atılmıştır, uluslararası toplum zamanında bilgilendirilmiştir. Bu kapsamda, Birleşmiş Milletler ve NATO yetkilileri harekâtın başlamasından hemen sonra yazılı olarak bilgilendirilmiştir.

Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyesi ülkeler ve İran başta olmak üzere, ilgili ülkeler de aynı gün operasyon hakkında bilgilendirilmiştir. Rusya Federasyonu’yla zaten yakın iş birliğimiz devam etmektedir. Diplomatik kanallarla bu harekâtın hukuki meşruiyeti, bölge güvenliği ve istikrarı açısından taşıdığı önem sürekli anlatılmaktadır. Memnuniyetle görüyoruz ve izliyoruz ki uluslararası camia haklı gerekçelerimizi anlamaktadır. Birçok ülkeden terörle mücadelemizi destekleyen açıklamalar yapılmıştır, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkı teslim edilmiştir.

Afrin’i teröristlerden temizlemek, terör koridorunun oluşmasına imkân vermemek, huzur ve istikrarın bölgede yeniden hâkim olması için başlattığımız harekât, planlandığı gibi ve başarıyla sürmektedir. Harekât, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve bölgenin asli unsuru olan Suriyeli kardeşlerimiz, Özgür Suriye Ordusuyla birlikte yürütülmektedir.

Suriye’de bugüne kadar 917 sivil hayatını kaybetmiştir

Terör örgütü, harekâtın başlamasından sonra da kanlı yüzünü bir kez daha göstermiştir. Savunmasız insanlara, masum sivillere yönelik top ve roket atışlarıyla saldırılar yapmaktadır; camilere, iş yerlerine, sokaklara, konutlara ve sivil vatandaşlarımıza saldırmaktadırlar. Bu çerçevede, Zeytin Dalı operasyonu son derece titizlikle yürütülmektedir. Özellikle sivil zayiat olmaması için, harekâtın zaman planları dâhil, bu hassasiyet içerisinde gerçekleştirilmiştir. Esasında Türk ordusunun sivil kayıp yaşanmaması konusundaki samimi yaklaşım ve uygulaması Fırat Kalkanı operasyonunda görülmüştür. Bu operasyonda sivil kayıp yok denecek kadar azdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivil zayiat hassasiyeti hiçbir orduda olmayacak kadar yüksektir. Bakınız, koalisyon ülkelerinin bombardımanı sonucunda, Suriye’de, bugüne kadar 917 sivil hayatını kaybetmiştir. Bu rakam koalisyonun resmî rakamıdır. Esasında, sivil zayiat, koalisyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan, koalisyon ülkelerinin çalışmaları sırasında Suriye’de ortaya çıkan zayiat bu sayının çok üzerindedir ama resmî rakam 917’dir.

Bazıları sivil zayiatı sadece istatistiki bilgi olarak görüyorlar ve o şekilde kabul ediyorlar, biz ise sivillere yönelik hassasiyeti her zaman, her an harekete geçiriyoruz. Bugüne kadar, Zeytin Dalı operasyonunda şu ana kadar Türk Silahlı Kuvvetlerimiz veya Özgür Suriye Ordusu kaynaklı sivil zayiat olmamıştır. Eğer sivillerle ilgili bir hassasiyetimiz, bir kaygımız olmasaydı, hiç kuşkunuz olmasın, bu harekât en geç on beş gün içerisinde tamamlanırdı. O nedenle, harekâtın zaman planlamasını da özellikle sivillere karşı aşırı hassasiyetimizin bir yansıması olarak görmek gerekiyor. Buna mukabil, terör örgütü ise sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaya başladı, her zaman yaptığı gibi. Esasında, bu zor şartlara rağmen sivil kayıp olmaması yani terör örgütünün sivilleri canlı kalkan olarak kullanma politikasına rağmen bugüne kadar, şu ana kadar operasyonda sivil kayıp olmaması Türk milletinin bu konudaki samimiyetini ve hassasiyetini ortaya koymaktadır. Bu hasletimiz de tarihimizden devraldığımız mirasımızın bir parçasıdır.

Türkiye aleyhine algı oluşturmaya çalışmaktadır

Fırat Kalkanı operasyonunda olduğu gibi sahte sosyal medya platformlarından ve hesaplarından sivillerin zarar gördüğüne yönelik dezenformasyon çalışmaları yapılmaktadır. Örgüt, özellikle Batı kamuoyunda bu yolla desteğini artırmaya ve Türkiye aleyhine algı oluşturmaya çalışmaktadır ama bunların yalanları çok kısa sürede deşifre edilmekte ve bütün dünyayla paylaşılmaktadır. Bu senaryolar aslında sadece yurt dışında değil içeride de tezgâhlanmaya çalışılıyor. İçimizdeki terör destekçileri maalesef terör örgütüne destek veren açıklamalar yapmakta, sivillerin bombalandığına dair yalanlar ve iftiraları kamuoyuyla paylaşmaktadır.

Bu mücadele, Zeytin Dalı operasyonuyla yurt dışındaki teröristlere karşı yürütülürken içeride de onların iş birlikçilerine ve destekçilerine karşı da yürütülmektedir. Makamı ve pozisyonu ne olursa olsun, kim olursa olsun bu milletin ekmeğini yiyip, bu ülkenin imkânlarından faydalanıp bu millete ihanet eden herkes hukuk kuralları çerçevesinde hak ettikleri cezaya mutlaka çarptırılacaklardır. Sözde barış söylemleriyle antipropaganda yapmaya ve harekâtı itibarsızlaştırmaya çalışanlar boşuna uğraşmasın, akıttıkları zehir kendilerine zarar verecektir. Zeytin Dalı harekâtı sadece teröristler ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereçlerine karşı yapılmaktadır; sivil zayiat yoktur. Bu hassasiyetimiz nedeniyle terörden kurtarılan köy ve yerleşim yerlerinde bölge halkı, askerlerimizi coşkuyla karşılamakta ve bağrına basmaktadır. Ayrıca, bölgedeki kardeşlerimize her türlü insani yardım yapılmaktadır.

Zaman zaman soruyorlar: “Bu operasyon ne kadar sürecek?” Bu sorunun cevabı aslında çok açık, bölge terörden tamamen temizlenene kadar operasyon devam edecek. Terör tamamen temizlenmeden ve ülkemiz için tehdit olmaktan çıkarılmadan operasyon bitmeyecek. Bunun başka yolu yok. Yine soruyorlar: “Teröristlerden temizlenen toprakları ne yapacaksınız, kime vereceksiniz?” Aslında, bu sorunun cevabı da açık, Fırat Kalkanı harekâtıyla kurtarılan bölgelerde, terörden temizlenen bölgelerde ne yapmışsak burada da onu yapacağız yani topraklarından ayrılmış olan bölge halkı öncelikle evlerine dönecekler. Bu şekilde Türkiye’deki Suriyeli mültecilerden çok sayıda kişinin Afrin bölgesine döneceğini tahmin ediyoruz. Sonra, bölge halkından yerel yönetimler oluşturulacak ve halk kendi kendini yönetecek, Türkiye bu süreçte onlara yardım edecek, destek sağlayacak eğitimde, sağlıkta, altyapıda, diğer alanlarda ve Türkiye bunların kendi güvenliğini sağlayacak tedbirleri alacak. Nihayetinde, terörden arındırılacak bölgeler Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği çerçevesinde demokratik yöntemle iş başına gelecek olan ve tüm Suriye halkını temsil edecek olan Suriye hükûmetine devredilecektir, teslim edilecektir.

Bugüne kadar 5’i Türk Silahlı Kuvvetlerimizden 24’ü ÖSO mensubu olmak üzere 29 şehidimiz vardır

Harekât planlandığı gibi başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Şu ana kadar harekâtın başladığı günden bugüne kadar en az 649 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. En az diyoruz çünkü bunlar kesin olarak tespit edilen teröristlerdir, bu sayının çok daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz. Terör örgütlerine ait sığınak, barınak, mühimmat deposu ve silah mevzisi olarak kullanılan 458 hedef Hava Kuvvetlerimiz tarafından imha edilmiştir. Kara harekâtı kapsamında da 4.370 hedef ateş altına alınmıştır. Bugüne kadar 5’i Türk Silahlı Kuvvetlerimizden 24’ü ÖSO mensubu olmak üzere 29 şehidimiz vardır, şehitlerimize bu vesileyle bir kez daha Rabb’imden rahmet diliyorum.

NATO müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ne yazık ki müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan adımlar atmaya devam ediyor. DEAŞ terörüne karşı ortaklık yaptığı PYD, YPG, PKK’yla iş birliğini sonlandırmıyor. DEAŞ tehdidi ortadan kalktıktan sonra geçici ve taktiksel o ilişkiyi yani Amerika ile PYD arasındaki ilişkiyi bitireceklerini her platformda söylemelerine rağmen, söz vermelerine rağmen bu ilişkiyi bitirmemekte ısrar ediyorlar. Bu durum üzüntü verici ve büyük bir hatadır. Bugün artık bu açıdan bakıldığında sözün bittiği noktadayız. Sözlerin kum üzerine yazıldığının anlaşıldığı noktadayız. Maalesef sözlerin de bir önemi ve inandırıcılığı kalmadı, o nedenle artık operasyonu başlattık, başlatmış bulunuyoruz. Hâlbuki Türkiye’nin sınırları esasında NATO’nun sınırlarıdır. Bu operasyon ile biz aynı zamanda NATO sınırlarını da terör tehdidine karşı koruyoruz. Müttefikimiz Amerika NATO sınırlarının güvenliğinin sağlanması gerekirken sınırları daha da tehlikeye itecek adımlar atmaktadır.

Rakka’daki görüntüleri hep birlikte yaşadık. Koalisyon güçleri de bu manzarayı sadece seyretmekle yetindi. Bakın, sözüm ona DEAŞ’la mücadele için orada terör koridoru kurmaya çalışanlar şimdi Zeytin Dalı operasyonu karşısında DEAŞ’la aynı yerde saf tutuyorlar. Ve Suriye’nin değişik bölgelerinden şu anda Afrin’e DEAŞ’lı teröristler PYD-YPG tarafından getirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO’ya karşı savaştırılıyorlar. Rakka’da gördüğümüz gibi bugün bir kez daha, Afrin operasyonunda, PKK’nın, KCK’nın, PYD’nin, YPG’nin, DEAŞ’ın ve FETÖ’nün, hepsinin birbirlerinden farkı olmayan terör örgütleri ve terör şebekeleri olduğunu anlıyoruz ve görüyoruz. Biz bunların hepsini daha önce biliyorduk ve söylüyorduk aslında. Kimin eli kimin cebinde biliyoruz, arka masalarda neler konuşulduğunu biliyoruz, ne çıkarların, ne menfaatlerin masalarda tartışıldığını, hepsini biliyoruz. O nedenle kendi işimizi kendimiz yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Fırat Kalkanı harekâtıyla El Bab bölgesi özgürleştirildi. Harekât alanında bu sayede 100 bin Suriyeli kardeşimiz oraya, topraklarına döndüler. Şimdi sıra Afrin’de, hayırlısıyla orayı da terörden arındıracağız inşallah, kimse merak etmesin. Hiçbir devletin toprağında, malında, kaynaklarında gözümüz yok. Bizlere bırakılan mirasta mazluma ve masuma el sürmek yok. Şanlı tarihimizde “sömürgecilik” diye bir kavram ve uygulama yok. Bizler mazlum milletlere, masumlara, savaştan kaçan sivillere her geçen gün daha fazla kucak açmaktayız, açmaya devam edeceğiz, kim ne derse desin.

Biz Afrin’i işgale değil, kurtarmaya gidiyoruz

Bakın, örgüt, PYD-PKK terör örgütü kontrolünü ele geçirdiği yerlerde sadece Arapları ve Türkmenleri değil, kendisine boyun eğmeyen Suriyeli Kürtleri de etnik ve ideolojik temizliğe tabi tutmaktadır. Bu nedenle Suriye’den ülkemize sığınan 300 binden fazla Suriyeli Kürt kardeşimiz bugün topraklarımızda misafir edilmektedir.

Ordumuzun ihtiyaç duyduğu her türlü lojistik destek ile diğer mal ve hizmetlerin süratle karşılanabilmesi amacıyla gerekli her türlü tedbir alınmıştır. Karargâh ile cephe arasında mükemmel bir uyum söz konusudur. Hiçbir lojistik ve tedarik problemi bulunmamaktadır. Harekâtı “başkomutan” sıfatıyla zaten doğrudan Cumhurbaşkanımız komuta etmektedir.

Zeytin Dalı harekâtının önemli bir özelliği de yüksek oranda millî imkânlarla geliştirilmiş ve üretilmiş harp silah, araç ve mühimmatlarının kullanıldığı bir operasyon olmasıdır. Eğer üretilen silah, mühimmat ve diğer araç ve gereçlerde bugün yaşadığımız millîlik ve yerlilik kapasitesini yakalamamış olsaydık kesinlikle bu harekâtı yapmamız, sürdürmemiz söz konusu bile olamazdı. Harekâtta kullanılan mühimmatın hemen hemen tamamını yerli imkânlarla üretme kapasitesine sahibiz. Millî taarruz helikopterimiz olan T129 Atak helikopterimiz ilk defa sınır ötesi bir operasyonda görev almıştır ve görevini sürdürmektedir.

Yine, bu görev sırasında yerli ve millî üretim cirit füzeleri kullanılmaktadır. Zeytin Dalı harekâtında yeni geliştirdiğimiz teknolojilerle donatılan millî İHA’larımız Afrin’de de görev başındadır. Makina Kimya tarafından üretilen çok namlulu roketatarlar, fırtına obüslerimiz yine görev başındadır; ayrıntılarına girmiyorum ama özellikle, F16’larımız tarafından kullanılan akıllı ve güdümlü mühimmatın bombaları Makina Kimya tarafından, güdümleri ASELSAN tarafından yüzde 100 yerli ve millî olarak yapılmaktadır ve yer altı sığınakları bu millî imkânlarla ürettiğimiz akıllı ve güdümlü mühimmatlarla son derece etkili bir şekilde vurulmakta ve ortadan kaldırılmaktadır. Kara harekâtında kirpi araçları yerlilik oranı son derece yüksek, zırhlı kirpiler son derece başarılıdır. Yine, MPT, Millî Piyade Tüfeği’miz çok güven kaynağı ve gururumuz olmaya burada da devam ediyor. Ve mühimmat stoklarımız; değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla, sadece Afrin’den değil, tüm bölgeden teröristlerin temizlenmesine kadar yetecek miktarda mühimmatımız vardır.

Biz Afrin’i işgale değil, kurtarmaya gidiyoruz. Aynı Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi Afrin de terör örgütlerinden temizlenecek ve Suriyeli kardeşlerimiz için yaşanabilir bir yer hâline gelecektir, son terörist yok edilinceye kadar harekât devam edecektir. Bu harekâtı yapmak durumundayız. Ülkemize tehditte bulunan YPG, PYD, PKK, DEAŞ teröristleri nerede olursa olsunlar, ister doğuda ister batıda, ister kuzeyde ister güneyde ve kiminle iş tutarlarsa tutsunlar bu terör örgütlerini sınırlarımızdan, ortadan kaldırmak ve yok etmek zorundayız; buna mecburuz, buna mahkûmuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Millet için, bayrak için, vatan için, devlet için, ezan için buna mahkûmuz. Bu mücadele Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindir, beka mücadelesidir. Böyle dönemlerde Türk milletinin nasıl destanlar yazdığına herkes şahittir. Afrin’de bu millet, Türk Silahlı Kuvvetleri bir kez daha destan yazacaktır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz