Müslümanlar açısından ‘insan ilişkileri’ ve ‘eğlence’

2
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

‘Hocam, konu sanki yarım kalmış…’ 

‘Hocam, şu konuyu detaylıca anlatsanız…’ gibi cümleleri yazıyorsunuz, haklısınız. Ancak şurası var ki, konuları uzun uzadıya ele almak gazete köşesinde pek mümkün olmuyor. Hele bir de teknolojinin gelişmesiyle değişen algılarımız yüzünden, kısa olsun ama öz olsun derdine düştük. 

Ama benim başka bir derdim de, tekerleğe hareket kazandırmak. Hangi tekerlek derseniz, insanların zihinlerindeki ‘düşünme’ ve ‘sonuca ulaşmak için araştırma’ tekerleğine ilk ivmeyi kazandırmak. 

İslam, bütün insanların düşünmeleri ve akletmelerini hedefler. Sadece belli kişilerin düşünmeleri ve sorunlara çözümler aramaları değil, toplumu oluşturan bütün bireylerin dert edinmeleri. İşte bu da, benim en çok önem verdiğim mesele. Aksi takdirde birileri insanlar adına düşünüp, onlar adına karar vermeye başlıyorlar ve farklı farklı sorunlarımız oluşuyor. 

Müslümanları gözlemlemekten büyük keyif alıyorum. Müşahhas hale getirecek olursam, teşbihte hata olmaz derler, benim için ‘test sürüşü’ gibi geliyor. Fabrika ayarlarını ve çıkış özelliklerini bildiğiniz bir aracı özel pistte test etme. 

Müslümanların fabrika ayarları da ‘İslam’ (Kuran) ve peygamberi Hz. Muhammed. Böyle olunca da, Müslümanların tavır ve davranışları, hayat algıları, hayatı yaşamaları, İslam’ı nasıl anladıkları ve uyguladıkları, İslam’ı nasıl kendileştirdikleri benim için önemli. 

Müslümanları gözlemlediğim uzun zamanlardır, derinlemesine düşündüğüm konu da ‘insan ilişkileri’ ve ‘eğlence’ anlayışları. 

İstisnalar kesinlikle var, bunu kabul ediyorum. Ama genel olarak şunu sormadan da edemiyorum: ‘Müslüman, insan ilişkilerinde neden sorunlu?’

Gördüğüm bu sorunu, Müslümanların inanç temellerine kadar inerek irdeledim. Acaba dedim, ‘cennet-cehennem inancı bunda etkili mi?’ Çocukluk döneminin çok etkili ve önemli olması hasebiyle, acaba diyorum ‘Müslümanların çocukluk dönemleri ebeveynleri (dini baskı yapan ya da sevdirme adına yönlendirme yapan) sebebiyle sorunlu mu?’ 

Hayatın içinden bir örnek vereyim: Sigara kullanımının yasaklanması ile artık insanlar sigara içmek için mekanların dışına çıkıyorlar. Bir arkadaş grubu ile oturduğunuzda, bilmiyorum sizler de gözlemlediniz mi, sigara içmek için dışarı çıkanlar olduğunda masada muhabbet ya kesintiye uğruyor ya da bitiyor. Muhabbeti göğüsleyenler ya da grupta eğlenceli konuşmalara ön ayak olanlar hep bu sigara içenler oluyor nedense. 

Müslümanların insan ilişkileri de bana bu örneği hatırlatıyor. Eminim itiraz edenler gene çıkacak ama neden Müslümanlar insan ilişkilerinde beceriksiz, Müslümanlığını ısrarla ön planda tutanların muhabbetleri sıkıcı (langweilig), eğlencesiz ve ‘bitse de gitsek’ modunda oluyor…

Buna sebep acaba din mi? İslam mı? Yoksa Müslümanların İslam anlayışları mı? Yoksa can sıkıcı olanlar mı dine sarılıyorlar? 

Deli sorular evet. 

‘Efendim ne gerek var bu kadar soruya, olması gereken öyle o yüzden’ diyenler olabilir. Evet, sizin-benim için sorun yok. Ben zaten öyleleri olduğunda Nasreddin Hoca kabilinden ‘sen de haklısın, sen de haklısın’ diyorum, çünkü kemikleşmiş yanlış fikirleri değiştirmek için uğraşmaya gerek yok. 

Ama ya gençler? 

Zaten benim derdim gençler. Gençlerin bu şekilde düşünmeleri, dini uygulayanlardan soğumaları, dine ve özelde İslam’a bakışlarının olumsuz olması ve sonrasında artık ezberlediğimiz kelime, ‘deizm’. 

Bu konuya ezbere cümlelerle cevap vermek mümkün. Ama hayatın içinde karşılığı var mı, onu bilemem. 

Cennet-cehennem inancıyla bütünleştirmemin sebebi ise, ‘şunları yaparsam cennete giderim, yapmazsam cehenneme giderim’ gibi menfaate dayalı bir düşüncenin kemikleşmesi. Orta Doğu ya da Doğu insanları için söylenen ‘şark kurnazlığı’ terimi de acaba cennet-cehennem inancıyla mı oluşmuştur? Belki de…

İkinci konu da ‘eğlence’. 

Müslümanların eğlence anlayışları. 

Müslümanlarda gördüğüm çıkmaz: Eğlencenin nasıllığı. Nasıllığını bilmiyoruz, o halde eğlence olmasın. Şarkı-türkü yasak, haram. Birçok müzik aleti zaten batı kaynaklı, bizim kültürümüzden değil. ‘Gülmek kalbi karartır’ söylemi ve inancı. ‘Dünya hayatı imtihan, bu yüzden hep üzgün olalım, Allah bizi cennette güldürsün’ gibi yaygın kanaat. 

İnsan, mutlu olmaya endekslenmiş bir varlık. Dopamin, bizi iyi hissettiren bir hormon. Vücudumuzda doğal olarak üretilen bir kimyasal, yani salt bir gerçeklik. 

Müslümanların eğlence anlayışları yoksa, eğlenme nedir bilmiyor ve yaşamlarında hissetmiyorlarsa; o halde din insanları mutsuz etmek için mi gelmiştir? 

‘Yok efendim öyle değildir, ibadetlerin hazzı Müslümanı mutlu eder’ diyeceksiniz. O halde hem ülkemizde ve hem Almanya’daki Müslümanlar arasında neden sakinleştirici kullanımı bu kadar yaygın? Ya da psikolojik destek için doktorlarda sıra bekleyenlerin sayısı bu kadar fazla? 

Almanlar sorduğundan beridir gözlemlediğim bir durumdur: ‘Neden örtülü kadınlar ya da örtülü kadın ve eşi çift olarak hep asık yüzlüler?’

Ben de bu soruyu biraz daha genişlettim: Neden Müslümanlar mutsuz? Neden dinini sürekli başkasının yüzüne vurmaya çalışan Müslümanların hobileri yok, kendilerini iyi hissettirecek uğraşları hep din kaynaklı (ki iyi hissetmiyorlar ki, agresif ve saldırgan oluyorlar)? 

İslam, insanları mutsuz etmek için mi gelmiştir, yoksa dünya ve ahiret saadeti için mi? 

Sevgi ve Bilgiyle kalın 

(Not: Saadet: Mesut ve mutlu olmak demektir)

Önceki İçerikMemleketimden Sürrealist AKP Manzaraları
Sonraki İçerikUEFA Şampiyonlar Ligi.. Atletico Madrid 1 – 0 Liverpool
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

2 YORUMLAR

  1. Aslında eğlence göreceli bir tabir Sinan hocam. Bugün toplumlar arası iletişim eskiye göre çok güçlü ve çok yönlü olduğu için toplumlara spesifik eğlence şekilleri de globalleşmş ortalama yaygın formlara dönüşmüş bence. Diğer taraftan bu iletişimin artması kişisel farklılıkları daha belirgin hale getirmiştir zira alternatifler çoğalmış, dallanmış budaklanmış farklı eğlence anlayışları ortaya çıkmış. Aynı fiziki ortamda farklı tercihleri olan insanlar bir araya geldiğinde doğal olarak bir eğlence ahengi ortaya çıkamamaya başlamış; aynı işyerinde yıllarca birlikte çalışan insanları düşünün biri futbol hastasıdır diğeri maça tahammül dahi edemez, biri için rakı sofrası en ala eğlenceyken diğeri ortamına dahi girmez, kimi için playstation kimi sevgilisiyle kimi trekking.. Eğlence muhabbetine şöyle geniş açıdan bakarsak haz almak için yapılan eylemler diyebiliriz. Bir eylemin devamlılığında haz duygusu başat rol oynar. Haz duygusuna karşı affinitemizin en çok arttığı zamanlarsa herhangi bir iş yapmadığımız, can sıkıntısının hakim olduğu zamanlardır. Halbuki can sıkıntısı haz verici eylemlerle bertaraf edilmese biraz daha sebat etse kişi belki o can sıkıntısını kökten çözecek alternatifler üretecek ama ne oluyor kişinin zorunlu meşguliyeti biter bitmez, can sıkıntısının başlamasına meydan vermeden başlıyor haz peşinde koşmaya… Nemi oluyor maçlar hiç bitmiyor, sezonlar kupalar, gündüz iş akşam rakı sonraki gün misafir sonraki gün yine rakı, cumartesi akşamları banko, oyunlar level atlıyor…Üçgünlük ömür zayii olup gidiyor, sonra da diyor doya doya yaşadım, isteyip de yapmadığım bişey yok:)
    Halbuki hazlar insanı doygunluğa ulaştırmaz, İslamoğlu hocanın bir programında duymuştum” “Hazlar amaç değildir, hazlar araçtır.” Eğlence olayı kişinin tamamıyla eğitimi ile ilgilidir. Din tabii ki belirleyicidir ama pratikte zahire göre belirleyici. İnsana huzur hissettiren eğlencelere ağırlık vermek lazım, akabinde göğüs kafesinin mentol ferahlığında olduğu eğlencelere.. Göğüs kafesinde varsa o ferahlık sıkıntı yok… Neticede ameller niyetlere göre.

  2. Sayin Alper,
    Eglence diger bütün insana dair olanlar gibi göreceli ve degisken. Kimisi spordan, kimisi sanattan, kimisi muzikten, kimisi gece hayatindan hoslanr.
    Can sikiniti olmasi hazzin azigindan kaynaklanmyor. Insan, birsey yapmadan da düsünerek vaktini gecirebilir. Illa haz olmak zorunda degil ama eglence ve hobiler konusunda Müslümanlarin kisir oldugu bir gercek.
    Islamoglu nun cümlesi cok bildik ve sig bir cümle: Hazlar amac degildir aractir. Hazlarin amac olmadigi muhakkak. Ezbere bir cümle. Bu cümle cözüm sunmuyor.
    Insan, sadece din üzere olan varlik degildir. Insani bir butun olarak kabul etmeliyz. Bndan dolayi da, insana dair olan konusunda alternatifler olusturmak gerekiyor.
    Cennette yasayacagim, haz amac degildir cümleleri ile genc kusaklara birsey sunamayiz
    Sevgi ve BIlgiyle kalin

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz