- Mezhepçi(!) Siyasetin Sonu - 11 Mart 2023
- Meşruiyet Listesi ve Ortak Politikalar Mutabakat Metni - 1 Şubat 2023
- “O Gidenler de Hep Senin Gibiydiler” - 11 Aralık 2022
Siyaset sahnesindeki keskin düşünce ve politik tavır dönüşümleri, sadece toplumun seçmen kesimini şaşırtmıyor sanırım..
Adına birçoklarının hala “siyaset” dedikleri bir tür “toplumsal afyon” etkisi, nedense yine toplum içindeki(!) fanatik ve hatta holigan siyaset erbapları tarafından kabul görüyor.
Onun için de adeta afyon yutmuş gibi bu ülke nimetlerinin nerelere savrulduğunu, milli servetlerin nerelerde harcandığını, harcanmak istendiğini görmüyor, görmek de istemiyor.
Hizmet diyerek tekrar ettikleri bazen inatlaşma, bazen de savrulma sonucunda olan yine garibim halka oluyor.
Örneğin; sadece günümüzün en önemli konusu “İstanbul Kanalı”nda bile, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafi ve tarihsel kazancına ne gibi kazanımlar sağlayacağını somut bir şekilde görmek ve belki de ikna olmak isteyenler kadar,
Sadece “itibar(!)”, “sükse(!)” gibi soyut söylemlerle gerekçeleri dahi görmeyi lüzumsuz gören bu toplumun fertleri de var…
Seçimle işbaşına gelen bir hükümet ve hükümette görev verilmiş, sadece bir insan olan bazı bakanlar, artık kendilerini de “Mutlak Devlet” olarak görme gibi bir söyleme dayanarak, belli belirsiz çevrelerin taleplerini bu ülke için dayatmaya yeltenmeyi de kendilerinde hak görüyorlar!
Lütfen yanlış anlaşılmasın!
Benim bu yazı ile eleştirim projenin(!) yapılıp yapılmaması değil, toplumun bilgilendirilmesi gereğinin bile lüzumsuz görülmesidir…
Daha önceki bazı yazılarımda dile getirmiş olduğum gibi, yaşananlar, bence siyaset kurumlarının ve siyasi partilerin boyunu aşar nitelikte sonuçlar ortaya çıkarmaya devam ediyor..!
*
Siyaset bitti, sıra sosyoloji ve psikoloji alanında saha çalışması yapmaya geldi…
Hala bunca olumsuzluklara, yokluğa, yoksulluğa, umutsuzluğa, gelecek kaygısına rağmen ‘zulüm gördüğünü söyleyenler’ ‘zulüm edenlerin peşine takılmayı sürdürüyorlar’…
Yinelemek isterim ki, bu gayrimemnun görünen memnun kesimin tercih sebepleri, “sosyolojinin konusu” olmasın mı? Psikolojinin konusu olmasın mı?
Siyaset psikolojisine dair akademik, bilimsel ve siyasal çalışma yapılmasın mı?
Bugün sadece siyasal tercih sonucuna göre memnun ve galip hissindekiler bu ülkede yaşamıyor.
Memnun olmayanlar ve mağlup hissiyatındakiler de bu toplum içinde yaşıyorlar ve gelecekte yine hep birlikte, kendileri, çocukları ve torunları da bu ülkede yaşamayı sürdürecekler.
Vakit kaybetmeden, siyaset psikolojisi alanında yoğun bir çalışma sürecine girerek, toplumun, toplum adına vereceği kararlarında, bilinç ve farkındalık oranının artmasına yönelik çalışmalar yapılmalı!
*
Bir süredir AK Parti karşıtlarının, sayın Ahmet Davutoğlu ve sayın Abdullah Gül ile birlikte hareket eden sayın Ali Babacan’ın yeni kuracakları siyasi partilerine ümit bağlayanların var olduğunu biliyoruz.
Ahmet Davutoğlu “Gelecek Partisi”ni kurdu ve teşkilatlanma çalışmalarını hızlı bir şekilde sürdürüyor.
Şimdi beklenti Ali Babacan’ın partisinin kurulmasında.
Değişik araştırma sonuçları peş peşe açıklanıyor.
Yeni parti kurulması ihtiyacını dile getirenlerin ve gereksiz görenlerin oransal karşılaştırmalarını okuyoruz.
Ama henüz yeni partilerin ve de mevcuttaki iktidar alternatifi olan siyasi partilerin nasıl bir politika yürüteceğini konuşmuyoruz.
Mesela CHP ve İYİ Parti ile SP’nin tarafı olduğu “Millet İttifakı”, mevcut seçim sistemi ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne uygun bir seçim başarısı elde ederse neler yapacaklar!
Birlikte ne gibi seçim vaatleri olacak!
Partilerin ayrı ayrı vaatleri neler olacak!
Öyle vaatlerde bulunmanın ve sadece tüzüklerinde, vaatlerinde kelimelere dökülmesinin ne kadar anlamsız olduğunu, geçen 18 yıllık AK Parti iktidarları bu topluma göstermiş olmalı…!
Onun için de diyorum ve bekliyorum ki; özellikle mevcut iktidar alternatifi olan bir CHP, AK Parti’nin beyannamelerine rağmen, (başlangıçta yerine getirmiş olsa da) özellikle üçüncü döneminden itibaren eksen kayması yaşayarak yerine getiremediği “adalet”, “hak”, “hukuk”, “yolsuzluk”, “özgürlük”, “şeffaflık” konularında nasıl bir yol izleyecek..
Toplumu ve seçmeni, nasıl ve ne gibi güvencelerle ikna etmeye çalışacak!
Aynı sorularımı, Gelecek Partisi ve lideri Ahmet Davutoğlu’na da soruyorum…
Aynı sorularımı, henüz partileşmemiş Ali Babacan’a da soruyorum…
*
Hz. Mevlana’dan;
“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil.
Ne zaman bilmem, sen yeter ki o kapıda durmayı bil.”
“Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder hem kendini.
Dibini görmediğin suya dalmadığın gibi, emin olmadığın sevgiye teslim etme kendini.”
…..
Mutlak; (değişik kaynaklara göre) ‘referans kabul etmeyen, gerektirmeyen, koşulsuz olan, kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, her türlü denetimin dışında kalan, kendi başına var olan, sınır tanımayan, salıverilmiş, şüphesiz, yalnız ve tek, asla bir şarta bağlı olmayan..’