- Mezhepçi(!) Siyasetin Sonu - 11 Mart 2023
- Meşruiyet Listesi ve Ortak Politikalar Mutabakat Metni - 1 Şubat 2023
- “O Gidenler de Hep Senin Gibiydiler” - 11 Aralık 2022
Beş yıl önce bir başka nedenle yazdığım bir yazıyı tekrar hatırlamak.. hatırlatmak!
11. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül’ün de ifadeleriyle; “yazık, bir arpa boyu yol alamamışız”demek ki..!
Özellikle 11. Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde yaşatılan vesayetçi dayatmalar, “akıl”, “mantık”, “hukuk” ve geçmiş içtihatlerin çöpe atılması, çöpe atılma girişimlerinden güçlenen mağduriyetler, şimdi bir bakıyorsunuz ki hala etkisinde, gücü kuvveti yerinde, sadece vücut bulduğu ideolojiler, siyasi taraflar yer değiştirmiş…
O zaman da siyaset sahnesinde yaşananlar hala anlamlandırılmaya çalışılıyor demişiz, bir bakıyorsunuz bugün de o çalışma devam ettiriliyor.
Değişen meğerse sadece figüranlarmış!
Vatandaş ve seçmen, sabırla ve sessizce yine aklı ve iradesiyle dalga geçilmesinin intikamını almak için sırasını bekliyor demişiz, şimdi de 23 Haziran’ı bekliyor diyoruz..!
Kimi kesimler ise toplumumuza “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?” sorusunun cevabını buldurmaya çalışıyor.
Demek hala bu sorunun yanıtına ikna olamayan çok büyük bir kesim de var!
….
Hayret..!
Hayret ki ne hayret..!
Bu kadar pişkinlik, bu kadar körlük..
Bu ülkede kimler kimler “siyasetçi” geçiniyor, TBMM koltuklarını işgal ediyor..
Bu ülkede kimler kimler “yargıç” olmuş, adalet(!) dağıtıyor..
Bu ülkede kimler kimler “savcı” olmuş, kamu adına görev(!) yapıyor demişiz,
Şimdi bir bakıyorsunuz “bir arpa boyu yol alamamışız”, hatta aldığımızı zannettiğimiz yolları bile geri dönülmez hale sokuyoruz..!
Artık, acilen mahkemeleri ve yargıyı da denetleyecek anayasal ya da yasal değişiklik yapılmalı demişiz,
Görüyoruz ki olan anayasa, yasa ve yargı kurumunun kendi kararlarına bile uymadığı bir dönem yaşıyoruz…
Yargının da artık millet adına sığınarak denetlenemez hüviyetinden çıkarılması, hesap verebilir konuma getirilmesi sağlanmalı,
Yasama ve yürütme karşısındaki yargının, artık eşit koşullarda kuvvetler ayrılığı ilkeleri hizasına çekilmesi sağlanmalı demişiz,
Ama maalesef görüyoruz ki “bir arpa boyu yol alamamışız” ve adeta “sırabendecilik” oynatılmaya çalışılan bir siyaset(!) ve yüksek yargı düzeni(!) ile karşı karşıya bırakılmışız..!
Önce, her önüne gelen yetkiliye(!), “Olmayan Yetkiler” kullanmasına razı mı gelinmesi gerekiyor, ona da bir karar verilmeli demişiz.
Bir bakmışız, kötüleri, yanlışları, adaletsizlikleri örnek alan bir kararlar ve kargaşalar yumağı ile bırakılmışız…
***
Evet konumuz “İPTAL edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi”…
İptalin baş aktörü ise YSK adındaki yüksek yargı organı…
Tabii bu kurulun ilk aktörlüğü de değil malum olunduğu üzere.
Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Seçim Sistemi” üzerindeki eleştirilerini hatırlamakta yarar var.
Sayın Erdoğan demişti ki; “UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi maalesef bu bir öz eleştiridir, FETÖ’cülere kaptırdık. Ve bu ağ, orayı kendi sinsi emelleri için çok acımasız kullandılar ve oradan da gerçekten de en büyük zulmü icra ettiler” diye açıklamıştı…
16 Nisan referandumu ile devlet düzeninde ve yönetim şeklindeki değişiklik oylaması, işte bu SEÇSİS ve YSK yönetiminde yürütülmüş, toplum ne olduğunu bile anlamadan “Atı alan Üsküdar’ı geç(miş)ti”…
Peşinden yine bu SEÇSİS ve YSK tarafından, 24 Haziran seçimlerinde de seçim kanunlarındaki açık hükümlere ve hatta seçim başlangıcındaki bizzat kendi genelgelerine bile aykırı şekilde, sandıkların kapanmasına sadece yarım saat kala verdiği(!) “mühürsüz zarf ve pusulaların kabul” kararı ile süreç tamamlanmış, at bir kez daha Üsküdar’a ulaşmıştı…
Ve günümüzün “at ve Üsküdar” konusu, bu sefer muhalefet partilerinin 31 Mart’a çok daha iyi hazırlanması ile sekteye uğramış, ıslak imzalı evrakların toplanması ve anında sayılarak AA’dan bile önce kamuoyu ile paylaşılması sonucunda “at, bu seçimde Anadolu yakasına geçememişti”.
31 Mart’tan sonra on sekiz gün atın yularını vermek istemeyenler, mecburen on sekiz gün sonra yuları vermek istemese de, ucundan tutturmak zorunda kalmıştı…
Tabii akabinde de seçim sürecinden sorum(n)lu YSK’nın nasıl bir hamle yapılacağına dair gitgeller, önlemler, oyalamalar ile, 31 Mart’ın otuz altıncı gününde, sayın Ekrem İmamoğlu’na ucundan da olsa tutturmak zorunda oldukları sonuçları iptal ederek, 23 Haziran’a başka bir “at” ile sefere çıkma kararı verdiler..!
Şimdi ne gibi kulvar açma çabasındalar bilemiyoruz tabii..
Ama bilinen bir gerçek var ki, “Olmayan Yetki” kullanımı halen sürüyor…
Benim hala anlayamadığım da aslında bu!
YSK; anayasa, yasa, kendi genelgeleri, kuralları ve içtihatlerine göre değil de, kafasına göre oyun kurdukça, kuralları değiştirdikçe, “kararlarına itiraz edilebilecek bir makam olmaması” gibi kural dışında verdiği kurallarına nasıl bir yaptırım yapılmıyor..!
Örneğin aynı zarfta kullanılan dört seçime (Büyükşehir, İlçe Belediye, Meclis Üyelikleri ve Muhtarlıklar), ve bu dört seçim pusulasının kontrol, sayım ve tutanaklara geçirilmesinde görevli aynı isimler olmasına rağmen,
Göz göre göre toplumun aklını ve iradesini de yok sayarak, sadece Büyükşehir Belediye Başkanı seçim sonuçlarını iptal edebiliyor..!
Muhalefet partileri ve özellikle CHP, bu durumda bir şey yapamıyor..!
Ve yeni mağduriyetler de yaratılıyor bir yandan.
CHP mağdur duruma itildi..
Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde yapılan saldırı ve saldırganı sahiplenmeyle vicdanlar da mağdur edildi..
Ekrem İmamoğlu, kazandığı seçimde YSK’nın seçim öncesi görevini yapmaması(!) ve sorumsuzluğu gerekçesiyle tamamen mağdur duruma sokuldu..
Seçmen tercihi net bir şekilde mağdur edildi..
Demokrasimiz şimdilik güç kaybetti ve ağır bir mağduriyet yaşadı..
Ama galiba, ülkemizin siyasal psikolojisini çözen bir ‘üst akıl’, gelecekte daha güçlü bir CHP iktidarının yollarına mağduriyet taşları döşüyor…
Evet evet, kesin öyle…
Yoksa başka nasıl bir akıl, geçmişten hiç ders almadan aynı hataları tekrar tekrar yapar!