Şarkıları biten ruhlar, ölü ruhlardır

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Çocuğa yaklaşarak: Ne çalıyorsun? diye sordum.

Çocuk: Uca Pacha’ya* gölgesiz ruhlara bir şarkı! Dedi.

Çocuğa: Gölgesizler şarkını ne yapsın ki, o şarkıyı bana çal, dedim.

Hem gölgesiz ruhları İnti* babamız bile ışıktan mahrum ederken, sen neden onlara ışık yollamaya çalışıyorsun. Onlar karanlık diyarın ölü ruhları, orta dünyanın yurttaşları… Mama Quilla* anamız bile onları Ay ışığından mahrum ederken, sen kim oluyorsun ki onlara ışık olmaya çalışıyorsun? 

Çocuk bir süre masum yüzüyle sert yüzüme baktıktan sonra: Ama Supay* onlara işkence ediyor, dedi.

Hayır! Dedim sert bir şekilde. Supay onlara işkence etmiyor yalnızca ölürken onları bu diyardan orta diyara götürüyor.

Çocuk: Olsun. dedi. Ben yine de şarkımı onlara yollamak istiyorum.

Neden ama?

Ama bir ruh şarkısız olmaz ki, olmamalıdır. 

Onlar ölü ama.

Bu sefer çocuğun kendisi sert bir şekilde bana: Hayır! Dedi. Onlar ölü değil, gerçek ölüler şarkıları biten ruhlardır! 

Yani sen şarkıları olan ruhların yaşadığını mı sanıyorsun çocuk?

Evet. Çünkü bir tek şarkıları olanların umutları olur.

Çocuk, dedim belli ki Supay senin de aklını başından almış! Mama Coca* bana sabır, sana da bir akıl versin!

Çocuk bana tekrardan itiraz ederek: Sen dedi, dili yasaklananlar diyarının adamı, diliniz Supay’ın iblisleri tarafından yasaklandığı için mi öyle konuşuyorsun?

Çocuk dedim: Ne alakası var, ben öte diyara göçmüş bir ruhun şarkıya ihtiyacı olmadığını söylüyorum.

Çocuk: Hayır, dedi siz herkesin siz dili yasaklılar ülkesindeki gibi mutsuz, ruhsuz ve şarkısız olmasını istiyorsunuz!

Çocuk, dedim Supay’ın iblisleri dilimizi yasakladıklarından bu yana şarkılarını özgürce söyleyenleri kıskanmadığımızı söyleyemeyiz, ama o şarkılarında öte diyarın ruhlarına ulaştığını hiç sanmıyorum.

Çocuk, tekrar “hayır” dedi sen şarkılarını söyleyenleri kıskandığın için böyle konuşuyorsun!

 Bak çocuk, dedim. Şarkılarını özgürce söyleyenlere kızdığımız doğrudur, çünkü onlar şarkılarını atalarının diliyle özgürce seslendirirken biz seslendiremiyoruz ve şarkılarımızı gizli gizli söyleyen çocuklarımızı Supay’ın iblisleri alıp götürürken sesimize ses vermemelerini de affetmiyoruz ama söylediklerimin bununla ne ilgisi var?

Çocuk sert bir şekilde “Var!” dedi. Siz o yüzden başka çocukların kendi dillerinde atalarının ruhlarına şarkılarını göndermelerini kıskanıyorsunuz, çünkü siz atalarınızın ruhlarını şarkısız bıraktığınız için atalarınız size kızgın, sizi affetmiyorlar ve onlar sizi affetmedikleri içinde hiçbir işiniz rast gitmiyor. Ve işiniz rast gitmediği içinde sizde Supay’ın zebanileri yerine kendi atalarınıza kızıyor, onları şarkısız bırakıyorsunuz! Yani gerçek suçlular dururken atalarınız sizi, sizde atalarınızı suçluyorsunuz. Siz o yüzden mutlu olmanın yolunu geçmişte, geçmişi gelecekte, geleceği bugün de, şu anda, şimdide aradığınız için geçmişi kaybetmiş, sahip olmayı umduğunuz geleceği neyin üzerine inşa edeceğinizi bilmiyorsunuz!

Çocuk, dedim geçmişin şimdiyle ne ilgisi var, yaşamayı biliyorsan yaşarsın işte.

Çocuk daha sert bir şekilde: Evet, yaşarsın, dedi, ama neye göre, muhtemelen onu sizde bilmiyorsunuz!

Çocuğun çocuk boyuna baktım, kafam karıştı, “yol giden mi, yol bilen mi” diye söyleyecektim ki, aklıma atalarımın yurdunda bilenin yol gitmediği, gidenin yol bilmediği geldi. Kimi “Boş ver” diyor, kimi “Hoş gör” diyor ve kimi de “Sorma, yol ver” diyor, gayri hangisi haklı, onu kimse bilmiyor. Bildiğim herkes yaptığının doğru olduğunu söylüyor ve ne hikmetse kimse verdiği sözün arkasında durmuyor.

Hasılı; biri, biri ikiyle çarpsa beşe varıyor, diğerinin vardığı sonuç üç olsa da ona kafa tutuyor ve hikmet bu olsa gerek, herkes aldığı sonucun doğru olduğunu savunuyor! Sorsan herkes feylesof, bilgiyi, bilgeliği, tevazu ve merhameti ancak kendisinin öğretebileceğini savunuyor. 

Çocuk bana bilginin ne olduğunu anlatmıyor, onurlu olmanın ne olduğunu anlatıyor ve bir insanda onur yoksa onun rüsva bir fakir olduğunu söylüyor. Çünkü insanı insan yapan yegâne zenginlik onurdur, çünkü hesap verebilir olmanın veya hesap sorabilir olmanın yegâne sebebi oradan geliyor. 

Çocuk bana onurun yaşamın omurgası olduğunu söylüyor; zira insanın vicdan muhakemesi ne kadar onurlu olduğuna göre işliyor.

Çocuğun demek istediği, onursuz bir ruhtan vicdan beklenemeyeceği, vicdanın onurlu adamın sermayesi olduğudur. 

Onur elbette yüceltilmiş bir şey olarak saptırılabilir veya suiistimal edilebilir ama bu vicdan onun üzerinde bina edildiği için öyledir. O yüzden bir onursuzun amacına ulaşması için mutlaka o vicdandan bir miktar kemirmesi gerekiyor.

Artık o vicdan varsa!

Ve sizde o vicdan varsa, o onurda olur.

Sözlükçe:

Uca Pacha- İnka mitolojisinde yeraltı cehennemi

İnti- Güneş tanrısı. İnti İnka mitolojisinde en önemli tanrı olarak kabul edilir.

Mama Quilla- Ay Anne. Evlilik tanrıçası. Inti´nin kardeşi ve karısı. Manco Capac, Pachacamac, Kon ve Mama Ocllo´nun aneleri.

Supay- ölüm tanrısı. Seytan soyundan geldiği kabul edilir.

Mama Coca- (aka Cocomama) sağlık ve iyilik tanrıçası. Vücudunun ikiye ayrıldığı ve bir parçasının coca bitkisine dönüştüğü söylenir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz