Nasıl olsa bir gün bir arşivde okuruz…

    0

    Geçen hafta arşiv ve tarih severleri çok heyecanlandıran bir haber vardı; “Talat Halman’ın arşivi İstanbul Şehir Üniversitesi’nde.”

    Talat Halman ve Şehir Üniversitesi. 

    İlk başta düşününce yan yana gelemez gibi duruyor.

    Talat Halman, bir tümamiral ile bir paşanın kızının oğlu. Robert Kolej’de ardından Columbia Üniversitesi’nde eğitim görmüş DPT’de çalışmış, Columbia Üniversitesi’nde, New York Üniversitesi’nde ders vermiş, Shakespeare’i Türkçe ‘ye, Nazım Hikmet’i, Yunus Emre’yi İngilizce ‘ye çevirmiş, 12 Mart’tan sonra kurulan teknokrat hükümette Başbakan Nihat Erim’in davetiyle gelip, Kültür Bakanlığı’nı kurmuş, Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı.

    Kültür sanat insanı olması dışında, sıkı bir laik ve Kemalist. Gazete yazılarından, bu net siyasi çizgisini görmek mümkün.

    Şehir Üniversitesi ise 1980’lerde Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olmuş, muhafazakar kesimin yeni genç entelektüellerinin kurduğu Bilim ve Sanat Vakfı’nın içinden  2008 yılında doğmuş bir üniversite.

    Ama kısa zamanda üniversitenin sadece bina, öğrenci ve bol titrli hoca demek olmadığını ispatlayarak “muhafazakar kesimin üniversitesi” yaftasından kurtulup, “üniversite” olmayı başarmış bir kurum.

    Üniversitenin akademik kadrosu kadar, zengin kütüphanesine bağışlamış arşivler de bunun ispatı. Fuad Köprülü, Taha Toros gibi dünya görüşü olarak Şehir Üniversitesi’ni kuranların dünya görüşüyle yakın olmayan isimlerin, üniversitede ders vermiş Şerif Mardin, Kemal Karpat gibi Türkiye’nin en saygın entelektüellerin şahsi arşivleri üniversitenin kütüphanesinde bulunuyor.

    Bu yüzden, Talat Halman’ın arşivini de ailesinin, gerçekten değerinin bilineceği, değerini bilen araştırmacıların kullanacağı böyle bir üniversiteye bağışlaması sürpriz değil.

    (…)

    Çok kısa bir sürede inşaatların önemli bir kısmı bitirildi ve üniversite 2017-2018 yılında Dragos Kampusu’nda eğitime başladı.

    Fakat bu arada TMMOB tarafından, 2017 yılında idari mahkemesine devir kararın durdurulması için yeni bir başvuru daha yapmıştı. Mahkeme, bu başvurunun devir kararından itibaren 30 gün içinde yapılması şartını gerekçe göstererek reddetti. 

    Tuhaf başvuru 2 yıl 52 gün sonra gecikmeli olarak yapılmıştı.

    Ama bu hükmün açık olmasına rağmen, itiraz bir üst mahkemeye taşınınca Danıştay 13. Dairesi İdari Mahkemesi iptal başvurusunu işleme aldı. 

    Mahkeme, soruşturması sırasında Özeleştirme Yüksek Kurulu’na bu arazinin üniversiteye neden devredildiğini sordu. Fakat Hazine Bakanlığı’na bağlı kurul bu sorulara “idari tasarruf” dışında cevap vermedi. 

    Bunun üzerine Danıştay 13. Dairesi, Kasım 2018’de 3’e 2 ile arazinin devri kararını iptal etti.

    Üniversite karara itiraz etti, dosya son karar için Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun önündeyken geçen ay bir başka sürprizle karşılaşıldı.

    Halkbank, arazi devri iptaliyle ilgili Danıştay’ın kesin kararını beklemeden ve tapusu üniversitede olan sekiz parsel araziden sadece biri davalık iken, kredisinin teminatının riske girdiğini iddia ederek, üniversitenin kredi limitlerine tedbir koydu.

    Bunun üzerine üniversite, kanuni zorunluluğu olmamasına rağmen vakfa ait 120 dönümlük bir araziyi ek teminat olarak gösterdi. 

    Fakat bu da bankayı durdurmadı. Üniversitenin bütün hesapları donduruldu.

    Ekonomik kriz yüzünden inşaat firmalarına, spor kulüplerine borçlarında taksitlendirme, düşük faizli krediler sağlayan bir kamu bankası, 1000’i yabancı, 7000’den fazla öğrencisi olan ve 780 akademisyenin çalıştığı, kontenjanlarının tamamına yakını doldurmuş bir üniversiteye zorluk çıkarmaya karar vermişti.

    Son olarak geçen hafta üniversitenin artık olan biteni kamuoyuna duyurmak zorunda kaldığı gelişme yaşandı. 

    Kredinin taksitlendirilmesi için bankanın üst düzey yetkilileriyle, Şehir Üniversitesi yöneticileri arasında anlaşmaya varılmasından bir gün sonra, yine bir el devreye girdi ve banka, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak üniversitenin diğer bankalardaki tüm hesaplarına da ihtiyati haciz kararı çıkardı.

    Üniversite Anadolu yakasında olmasına rağmen, karar Avrupa Yakası’nda aldırılmıştı.

    Böylece ülkenin en iyi üniversitelerinden biri, mevcut parasını kullanamayacak, çalışanlarına maaş veremeyecek hale getirildi.

    Ahmet Davutoğlu’nun parti kurma girişiminin hıncı ülkenin ve muhafazakar kesimin değerli bir markası olan bir üniversiteye çıkarılırken herkes sessiz. 

    Sesini çıkarıp araya girmesi gerekenler en sessizleri. 

    Muhafazakar kesimin kanaat önderleri, daha büyük ve “ulvi davalar” için bunun da yapılmasına rıza göstermiş bekliyor.

    Talat Halman’ın 12 maddelik bir hayat yemini vardır. Bir maddesi şöyledir: “Karanlığa ve karamsarlığa yenik düşmeyeceğim.”

    Maalesef Türkiye’de tutulması kolay olmayan bir yemin bu.

    Eğer üniversite bu badireyi atlatarak ayakta kalmayı başarırsa, kütüphane binasının arsasına AVM dikilmezse, o kütüphanede yerini alacak Talat Halman’ın arşivini okuyacaklar, Türkiye’de devletin çeşitli dönemlerde nasıl toplumum birikimini tırpanladığını, kurumları yok ettiğini, entelektüel birikimi örselediğini, doğal akışında giden işlerin, fikirlerin önüne set çekerek toplumsal uzlaşmaları engellediğini görecekler.

    Siyasi önyargıları, hırslarıyla bu saçma kararların altına imza atarak, Türkiye’ye zarar verenler, bütün bunları sessizce izleyenler de bu arşivler üniversitenin kütüphanesinde durdukça hatırlanacak.

    Bugünlerde sessizlik içinde boğulmaya çalışılsa, failleri hakkında açıkça konuşulamasa da Şehir Üniversitesi’ne 2019 yılında yapılmaya çalışılanların gerçek hikayesini de bir gün bütün çıplaklığıyla üniversitesinin kütüphanesine bağışlanacak başka arşivlerden okuyacağız.

    Tarihe adınızı böyle geçirmeyin…

    Yazının bütünü için