Sen Yürüyeceksin, Bu Şehir (Üniversitesi) Yürüyecek Ardından

1

Yunan şair Kavafis “bu şehir arkandan gelecektir” demişti yıllar önce. Şehir Üniversitesi’ni devletin Bankası marifetiyle paralize eden iktidar da bilmeli bu Şehir Üniversitesi de arkasından gelecektir.

Lafa gelince kamu bankaları ekonomiye can veriyor. Ama iş Şehir Üniversitesi olunca ne can kaldı ne canan. Okulun üzerine bir karabasan gibi çöken Banka, öğretim görevlilerini maaşsız bırakacak şekilde mal varlıklarını bloke etti.

Kamunun Ağaoğlu’nun da aralarında olduğu inşaat şirketlerine hayat öpücüğü verirken, Üniversitenin hayat damarını kesmesi makul mu?

Herkesin çok iyi bildiği üzere Şehir Üniversitesi Ahmet Davutoğlu ile yakın bulunduğu için bu müdahaleye maruz kaldı. Bünyesinde Ahmet Davutoğlu’na ithaf edilmiş kütüphane bulunan Üniversite’nin Davutoğlu hareketine ruh kazandırdığı düşünülüyor belli ki.

Bankacılıktan çok anlamam ama Şehir Üniversitesinin kendisine ait Bankacılık sırlarını açık ettiği twit mesajlarından Halkbank’ın kredi verirken teminat gösterilen taşınmazların değerinde bir tuhaflık olduğunu anladım.

Anlaşılan o ki köprünün altından bir su akmış ve Banka daha önce kendisi için teminat değeri taşıyan varlıkları değersiz bulmuş. Herşeyin afişe edildiği bu mesajların detaylarına bakıldığında ise konunun TMMOB’nin itiraz ettiği bir bedelsiz devrin iptaline bağlı olduğu anlaşılıyor.

Cevizli Tekel Fabrikasının bilabedel Şehir Üniversitesine devredilmesine dair itiraz dönüp dolaşıp karşımıza siyasi bir Bankacılık problemi olarak yansıyor.
TMMOB’nin itirazlarının yürütmeyi durdurma kararına dönüşmesine dair metne baktığınızda konunun daha da ilginç bir detayını görüyorsunuz. Şehir Üniversitesi bilabedel aldığı binayı ipotek edip dünyalar kadar kredi çekmiş. Halkbank sonrasında bu taşınmaz üzerine hukuksal belirsizlik teşhis ettiğinde ise Üniversitenin tüm varlıklarına el koyuyor.

Üniversitenin çekinmeden beyan ettiği detaylara bakacak olursak, 7 parsel gayrımenkul daha var. Ve bu gayrımenkuller belli ki eski fabrikanın yanındaki hazine arazileri. Bunlar da muhtemel ki bedelsiz idi. Ancak TMMOB kendi üzerine sadece bizim eskiden Maltepe sigaraları ile bildiğimiz parseli savunma görevini aldı.

Aslında bir açıdan bakıldığında kamunun ilişkiler iyi iken kendine müttefik olarak gördüklerine pek de adilane olmayan biçimde yaptığı rant devrinin işler değişince nasıl acaip bir hale evrildiğine delalet ediyor olanlar.

AKP döneminde benzerleri defaetle görülmüş, özelleştirme, bedelsiz ya da sembolik bedelle devir vs şeklindeki rant üleşimin bugün dönüp dolaşıp fraksiyoner bir kavganın görselliğini tamamlaması bir bu eksikti zaten dedirtiyor.

Yanlış anlaşılmasın, Şehir Üniversitesinde son derece başarılı teknik ve özellikle sosyal bilimler çalışmalarını çok önemli buluyorum. Bu kapsamda Üniversitenin kendisine sağlanan imtiyazın hakkını belki de benzerlerinin çok üzerinde verdiğini düşünüyorum. Yine de çanağa çorbayı koyan, canı sıkıldığında çanağı da deviriyor.

Gerçekten de Halkbank’ın teminat olarak beğenmediği taşınmazın; üçüncü kişilere devri mümkün olmasa dahi, borcunu ödemediği takdirde Şehir Üniversitesine el koyma hakkı yok mu?

Üniversite öğrenci bulamaz kredilerini ödeyecek kaynağa ulaşamaz ise, zaten Banka okula el koyabilir. Bu kadar basit bir gerçeklik varken okulu çalışamaz konuma getirmek, ödemelerini, çalışan haklarını engellemek çok da makul durmuyor.

Sonuçta bütün bu olanlar aslında AKP’nin 17 yıllık iktidarının özeti gibi.
Hatta gibisi ve özeti fazla. Bizzatihi kendisi.
İşler iyi iken her şey mübah. İşler değişince her şey günah.

Ömer Dinçer’in Davutoğlu ekibinde olduğunu söyleyenlerden biriydim. Ömer Dinçer’in Davutoğlu ekibinde devam edip etmediğini benden değil, Şehir Üniversitesi’nin başına gelenlerden anlamak mümkün.
İktidar Şehir Üniversitesini pes ettirmeyi başarırsa, Davutoğlu için “üniversite bile idare edemeyecek adama ülke mi emanet edilir?” demenin ve Şehir Üniversitesini yandaş akademiklerle doldurmanın hesabını yapıyor olmalı.

Fetvasını Hayrettin Karaman’ın verdiği bu yapının daha ne kadar devam edeceği bilinmez. Ahmet Davutoğlu’nun yerine oyuna Alpay’ı alan AKP’den daha iyisini zaten beklemek hata olur.
Ahmet Davutoğlu meşhur manifestosunda benim muhayyel soruma şu yanıtı vermişti :
“Kamu kaynaklarının denetime açık bir şekilde kullanımı, kamu imkanlarının kişisel çıkar ve şöhret için kullanılmaması ve kamu görevi üstlenenlerin özel hayatlarındaki ekonomik faaliyetler ile yürüttükleri kamu görevleri arasında çıkar çatışmasının olmaması gibi temel ilkeleri de kapsayan siyasi ahlak, şeffaflık, siyasetin finansmanı ve imar rantlarının vergilendirilmesi yasaları acilen çıkarılmalıdır.”

Belli ki Davutoğlu olacakları aylar önceden görmüş ve kamu kaynaklarının denetimsiz kullanımının yan etkilerini açık biçimde ifade etmiş.
Umalım ve dileyelim ki rollercoaster gibi devam eden mevcut iktidarın bu çılgın akışı durduğunda emaneti devralacaklar bu olanlardan aldıkları dersin detaylarını hiç unutmazlar.

1 Yorum

  1. Üniversiteye tahsis edilen (bedelsiz devredilen) değerli arazi bir rant üleşimi değildir. Orada kar – menfaat getirecek bir faaliyet yapılmıyor, yapılmayacak. Onun üzerine (çok da güzel bir mimari tasarımla) yüzlerce milyon TL daha harcanarak bir ilim müessesesi kuruldu. Çok yüksek burslulukla başarılı gençlere eğitim- öğretim imkanı sunuldu. Ücret ödeyerek okuyan bir kaç bin öğrencinin sağladığı gelir üniversite bütçesini karşılamaz. Gerçekten ciddi bir akademik kurum inşa etmek için, kara dönüşmeyecek yüz milyonları harcayacak bir vakfa TOKİ gökdelenleri yerine güzel bir külliye yapması için arazi vermek akıllıca bir iştir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz