Sıcak Bir Yaz Akşamı Ulucami Avlusunda…

2

Herkes kendini deniz kıyılarına attı. Sağolsun Ekrem İmamoğlu önce ufak bir dokunuş yetmez diyene sağlam bir Trabzon tokadı ile sezonu kapadı.

Belki de Türkiye insanı her türlü olumsuzluğa karşın ilk defa iç huzuru ile kendi bütçesine kendi kalibresine göre uygun bir deniz kıyısına kapağı attı.

Euro 6 küsur, Dolar 5 küsür. Allah bu paradan harcayarak tatil yapmaya dışarı gidene güç kuvvet versin. Tersini düşünün, euroyu cebine koyan Yunanlı Midilliden Ayvalık’a geldiğinde 6.5 kat daha kuvvetli.

Ben ekonomi bahsi gündeme gelince en çok Sn. Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazan biraz da kilolu olduğu bilinen MHP’li vekilimizden feyz almaya çalışıyorum.

Malum vekilimizin kafiyeye aynı harfle başlayan karşı manalı sözlere zaafı var.
Hürmet hoyrat zillet zerafet yumruk yolluk vs.
Söz konusu zaafa son dönemde bir de fikri takip eklendi. Buna göre iktidar partisi ve onun başkanı ne söylüyorsa artık buna fikri bir devam görüyoruz yeni metinlerde.

“Mutfakta ateş varsa söner. Bugün az yediysek yarın çok yeriz… Milli bekamızın soğan kadar da mı değeri yoktur? Bebek bezinin yüzde 40 zamlanmasını söyledin de bombaya, mermiye, askeri operasyonlara harcanan parayı hiç hesap ettiniz mi? Vs…

MHP’nin siyasetini emanet ettiği iktidardan siyasi nutuk sakınacağı zaten aklımıza gelmezdi. Lakin bu kadar da yaratıcılık ve nezaket yoksunu metinleri de Türkiye’nin yaşayan en eski partilerinden birine yakıştıramıyoruz.

Hele ki bir suikaste kurban giden şu sözlerin banisi Gün Sazak’ın bi zamanlar ideallerini emanet ettiği bir parti :
“Bir gün devlet kendini yönetecek namuslu, şerefli, haysiyetli ve devlet idaresine layık insanların idaresine geçtiği zaman, bütün hastalıklar kökünden temizlenmiş olacak.”

Bu ülkenin ister solda ister sağda idealist ve tutarlı sözlere ve bu sözlere sahip çıkan insanlara ihtiyacı vardır. Hamasetle bebek bezini mermi ile mukayese eden yeni Aristoculara değil.

Benim için tatil denizden ziyade ana ocağım Mardin’dir. 3 gün evvel gittim ana ocağıma. Bilabedel yazdığım için yıllık iznimin bir bölümünü falan kullanacağım diyerek okura sübliminal mesaja da gerek duymadım.

Dün bir vesile Mardin’den Diyarbakır’a geçtim.

İşimi halledip Ulucami’nin serin taşlarını adımlarken beni bu tablo karşıladı. Tıpkı Gün Sazak gibi kalleşçe yok edilen Tahir Elçi en genç kaybı idi tablonun. Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş ve belki de hepsine ilham olan yarı mitolojik bakışı ile Ya Ali Ya Settar.

En sevilen 5 adamı Amed’in panolar üstünde kendilerini evine götürecek can dostları beklemekte.

Ali Aşkına
Deniz Olunmalı ve Devrimin En Hızlı 100 metresi koşulmalı 
Herkes gibi bakılsa da Yılmaz gibi sevilmeli
Ahmet Kaya’nın Bahtiyarı gibi tek suç saz çalmak olmalı
Ve elbette
Ne Zühre olmak ne de Tahir olmak ayıp olmalı.

Diyarbakırda akşam oluyor. Kadim surlar kadim sırları saklıyor.

Yüreğimize Hz. Ali’nin yiğitliğini, Deniz Gezmiş’in cesaretini, Yılmaz Güney’in gözüpekliğini, Ahmet Kaya’nın kırılgan ve susmayan sesini ve Tahir Elçi’nin barışa susamış elini koyuyoruz.

Yüreğimiz kocaman.
Yüreğimiz dopdolu.
Mevsim yaz, gün akşam oluyor.
Haydi Abbas diyoruz vakit tamam…

2 YORUMLAR

    • İnsan akademisyen olunca derin mevzulara dalıyor olmalı. Adınızı bahşetmeyip titrinizi bahşettiğnize bakarsak belli ki araştırmalarınız 7 kıta 5 denizi aşmış. Ama denizleri aşıp derede boğulmak buna denir ya sizinki o hesap. Vatandaş 5 resmi beraber asmış siz hala bunlar 5 benzemez diyorsunuz. Yazar bir resmi tahlil ediyor siz zihninizi ifşa ediyorsunuz. Bence siz akademisyen olarak bize çalışmalarınızı iletin de biz de sizin seviyenize bir kaç basamak da olsa yakın olalım.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz