Sigmund Freud, aklını seksle bozmuş şarlatan mı?

7
Wachsfigur von Sigmund Freud im Madame Tussauds Wien
Latest posts by Kerstin Mutlu (see all)

Özgürlükleri yazdım.

Özgürlükle ilgili düşünceleri ve ne kadar özgür olduğumuzu. Ya da olmadığımızı.

Sosyolojik ve felesefi açıdan özgürlüğü sordum. Dinle ilgili bir fikir söylemedim ama dinle ilgili olanlar çok konuştular. Çevremdekiler de dinle ilgili sandı ama benim cümlem felsefi olarak tanrı-alem konusundaydı.

Özgürlüğü seven çok az. Galiba bu yüzden tepkiler alıyorum. Özgürlük, ergenlikteki isyan gibi. Ergen olunca herkes seviyor ama yetişkin olunca herkes kaçıyor.

Anne babalar özgürlüğü istemiyor. Çünkü çocuklar özgür olmak isterler diye korkuyorlar. Onlar özgür olursa, kültür ve din dayatmak zor olur.

Özgürlük konusuna psikolojiden bakarsak gene tıkalı kalıyoruz. Çıkış bulamıyoruz. Çünkü psikolojide de önümüze engeller geliyor.

Sigmund Freud’ten söz edeceğim ama.

Neden ama dedim?

Çekinmiyorum aslında ama Ocakmedya gazetesi tutup, korumak isteyenlerin çok olduğu bir yer. Değerleri korumak için ve düşüncelerini tutmak için ısrarcı olmak anlamında. Evet, muhafazakar deniyor.

Bu insanlar çok olunca Freud’u konuşmak onlara zor gelir diye düşündüm.

Freud, XIX. dönemde önemli oldu. Avusturma-Macaristan imparatorluğunda doğdu, sonra Viyana’ya gitti. Viyana’da farklı insanları gördü. Eğitime felsefe ile başladı, sonra araştırma, sonra tıp fakültesine gitti.

Noroloji’de çalıştı. Histeri ile ilgili araştırmalar yaptı. Bu dönemde sexistisch (cinsiyetçi) insanları gördü.

Erkek doktorlar, kadınlara histeri teşhisi koyup hastanelere kapattılar, bunu gördü. Kadınlar histeri hastasıydı, bu yüzden akıl hastanelerine kapattılar. Erkek doktorlar kadınların hepsine bu teşhisi koyuyorlardı.

Histeri, Yunanca bir kelime ve anlamı rahim.

Freud, histeri hastalığıyla ilgili çalıştı ve fikirler sundu.

Psik: akıl, ruh, zihin ve yaşam anlamında.

Analiz ise gözlem ile çözmek. İkisi beraber, akıl, ruh, zihin ve yaşamı çözmek ve çözümlemek.

Freud bu tekniği kullandı ve bunu yaparken, bugün meşhur olan sistemi buldu. Hasta yatar gibi uzanır, Freud onun arkasında durur, sadece sorar ve dinler.

Freud için başta yazdığım cümleyi kullandılar: aklını seksle bozmuş şarlatan.

Frud için böyle hakaret ettiler ama Freud yeni şeyler buldu.

Bilinç, bilinç altı, rüyalar, örtülü düşünceler, bastırılmış istekler, zevk ilkesi, arzu giderme.

İnsanlar, bastırdıkları duygularla hareket ediyorlar. Zevk, hazlanma için yaşıyorlar. Arzularını gidermek için çözümler arıyorlar. Çözüm bulamayınca bilinç altında kayıt ediyor ve bu kayıtlar doldukça ruhsal hastalık başlıyor.

Bastırılanlar sadece rüyada görünmüyor, gerçek hayatta da görünüyordu. Freud dil takılması kavramı bunu açıklıyor.

İnsanların kullandıkları kelimeler, davranışları, küfürleri, hakaretleri yani her şey zihin içindekilerle oluyor. Bilincin altına depolanan duygular bazen konuşurken görünüyor. İnsanlar istemeden bastırdıkları duyguları konuşuyorlar.

Psikoloji’ye başladığımızda da özgür olmadığımızı gördüm. Doğarken, doğunca, çocuk olduğumuz zaman ve sonraki zaman hep beynimizde kayıtlı. Onlar bizi yönlendiriyor.

Freud ve onun cinsel dürtüler çözümü, muhafazakarlar için kötü olabilir. Anlıyorum. Çünkü onlar için önemli olan kültür ve din. Cinsellik de kültür ve dinin çizdiği kadar olmalı. Bu çok normal, yani onların Freud’a tepki göstermesi. Onlara göre haklılar.

Ama.

Ama mesela Almanya’da katolik kilisesinde neden hep tacizler oluyor? Madem din belirledi, neden sınırları geçiyorsunuz?

Haksız mıyım acaba.

Hoşçakalın

Kerstin Mutlu

7 YORUMLAR

  1. bence siz çok haklısınız, haksız olan Freud. belki de Freud da haklıdır, haksız olan cinselliği yaşamdaki yerine oturtamayan sapkınlardır.

  2. Haksızsınız tabii; katolik kilisesini karalamanıza gerek yok; insanlar bazen suç da işler, birçok konuda…
    Freudu kendi toplumunda şarlatanlıkla suçlayanlar çıkmış olabilir ama hasidik yahudilerin mahrem hayatı gerçekten de öyle böyle değil oldukça katıdır…
    Kendisinin mesleki konulardaki pratikliği o dönem için şarlatanlık olarak görülmüş olabilir; çünkü hastayı iyileştiren bir otacıya bir süre sonra kendi kabilesindeki insanlar büyücü ya da sihirbaz gözüyle de bakabilirler…

  3. Yazarin, muhafazakarların, herhangi bir meseleyi uluorta konusmamasini, hiç konusmadiklari şeklinde yorumlamasina şaşırdım. Hiç değilse çevresinde var olduğunu düşündüğüm muhafazakarlarin bu konuda kendisini bilgilendirmesinde fayda var zannimca. Elbette her fikrin ve ideolojinin bagnazlari vardır. Bunu inkar edecek değilim. Ama ifsad etme potansiyeli olan bazi konularin ilgilileri ve muhatapları ile konuşulması ne bagnazliktir nede menfi manada muhafazakarlik. Korunma yöntemlerini bilmeden birisinin eline silah bicak veya ateş vermek ne kadar tehlikeli ise, muhakeme yeteneği veya ilmi seviyesi sınırlı bireylerinde ulaşabileceği ortak alanlarda ilmi mevzularin tartışılması faydalanmak çok zarar üretir kanaatindeyim.
    Tekraren, elbette muhafazakarlarin her hareketini savunuyor değilim. Ancak yazıda bahse konu olan mesele türünden meselelerin ilgilisine ve muhatapları ile konuşulması ve bu konuların işlendiği ilmi dergilerde müzakere edilmesinin, en zararları maksimum fayda üreteceğine inanıyorum.

    • sayın hocam sizi gayet iyi anlayabiliyorum ama düşüncelerinizin artık geçerliliğini yitirdiği kanısındayım. Günümüzde artık teknolojinin hayatımıza kazandırdıklarından biri de bilgiye ulaşım rahatlığı. İstesekte istemesekte her türden bilgi hiç ummadığımız anda karşımıza çıkıveriyor. Bu, bilgiyi arayan için da böyle aramayan icinde…bana kalırsa günümüzün ve geleceğimizin en mühim sorunu bilgiyi işleme/yorumlama problemi. Bu problem bilgi ne kadar konuşulursa o kadar çözülür düşüncesindeyim. kanatim odur ki; bilgi bundan kastım “ilim” ne kadar az konuşulursa o kadar zarar getireceği yönünde.

      Bir örnek; İslam dininin unutulan hususiyetlerindendir ‘rabıta’. çok çok özel bir bilgidir. ama Anadolu sokaklarında dolaşırken hiç tanımadığınız biri ayak üstü 10 dakikalık konuşmadan sonra sizi rabıta’ya davet edebilir, çokları ediyor da.

      Artık insanlar arasında ayrım yapamıyorsunuz, bilgin ile cahil zengin ile fakir kadın ile erkek iç içe yaşıyoruz.

      İki gay kendi aralarında konuşuyorlarken biri ” her yolu denedim, psikoloğa psikiyatriste gittim ama hiç bir faydası olmadı kurtulamadım” dedi.

      Benim sorum: bu durumda bilgiyi vermeli mi vermemeli mi?

      Ben vermeli diyorum.

  4. Başarılı ve anlaşılır bir yazı. Tebrikler. Din ile ilgililer yani muhafazakarlar için Freud kabul edilemeyeceğini söylemiş. Yalnız islam ve cinsellik ile ilgili çok yayın ve bildirimlerin olduğu gerçeği ile bakıldığında bu konu ile çok makale yazılır. Yani Freud ile bağlantılı olarak.

  5. Tüm dünyada özellikle Avrupada gençlerin özgürlük konusunu algılamada sıkıntı çektiklerini düşünüyorum.Bir kamereman bir yerin görüntüsünü çekerken bazı yerler görülmesin diye atladığı gibi günümüz gençleri de ölüm ve ötesini atlıyorlar.Dünyada ebedi yaşayacaklarmış, sanki ihtiyarlık ve ölüm onlara hiç gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Oysa hayatı bir bütün olarak değerlendirip ortalamasını çıkarmak gerekir. Resmin tamamını görmeden sadece bir kesiti üzerine konuşmak bizi yanıltabilir.Eğer dünyada sonsuz, ölümsüz bir yaşam olsa idi özgürlüğü konuşmak bir mana ifade edebilirdi. Özgürlükten önce insanın acizliği, istemediği halde yaşlanması, ölüm ve ötesi konuşulmalıdır. Hayatın manası,ölüm ve sonrası için kafa yormamak kendimizi kandırmak, realiteye göz yummaktır.Taşların yerine oturması için evrenin nasıl oluştuğunu, insanın dünyada niçin bulunduğunu bilmemiz gerekir.Varoluşla ilgili temel sorulara cevap vermeden özgürlüğü konuşmak bize mesafe kazandırmaz. İpi doğru yerden çeker isek yumak çözülür, yanlış yerden çekersek kördüğüm olur.
    Ben bir abd, kul olduğuma inanıyorum. Sonsuz bir güç, kuvvet ve azamet sahibine kul olmak bana yüksek bir makam kazandırıyor. Yaratana kul olmak beni yaratılmışlara kul olmaktan,dilencilik ve dalkavukluk yapmaktan koruyor.Tabii kul olarak özgürlüklerimin sınırlı olduğuna inanıyorum.Diğer taraftan sahipsiz olmadığımı ve bu dünyaya tesadüfen gelmediğimi bilmek bana güven veriyor. Ölümü bir hiçlik, yokluk ve karanlık bir kuyunun içine atılmak şeklinde değil aksine sonsuzluğa uzanan bir yolculuğun başlangıcı olarak görüyorum ki bu da bana devamlı var olacağım duygusu aşılıyor.
    “Yapan bilir, bilen konuşur” kaidesi gereğince insanı yaratan insan hakkında konuşabilir. Bir mucit uzun çalışmalar sonucu bir ürünü piyasaya sürüyorsa, o ürünün kullanılma amacını belirlemek de mucite ait olmalıdır. Yaratıcıyı bu işin dışında tutalım demek bence abesle iştigal etmektir.21. yüzyılın insanı haddini aşıyor, sınırını bilmiyor, mayınlı arazide dolaşıyor. Çok yazık!

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz