Sırtımızı dönüyoruz, sonra da şikayet ediyoruz

3
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Corona virüsü ile yatıyoruz ve doğal olarak onunla da kalkıyoruz. Türkiye’de de aynı durum var, Almanya’da da. Ve hatta bu virüsü iyileştiren ilacı satmaya kalkan bir düzenbaz bile türedi ve yakalandı. İşin açıkcası olayın iç yüzüne vakıf değiliz, bence korkumuz da bu yüzden. 

Almanya, ülkeye getirdiği vatandaşlarından iki tanesinde bu vürüsü tespit etti ve Frankfurt’ta karantinaya aldı. 

Corona virüsünden ziyade Almanya’daki sosyal çalışmalardan bahsedeceğim. Çünkü daha tam ne olduğu belli olmayan bir virüsten ziyade daha spesifik konularımız ve sorunlarımız var. Kim bilir, belki bu virüs haberleri de bir süre sonra başka yöne evrilebilir. 

Almanya’da sosyal işlerde çalışmak önemli. Önemli olduğu kadar da büyük sabır gerektiriyor. Sığınmacıların Avrupa kapılarına dayanmasıyla bu sosyal işler de hız kazandı. Birçok kurumda sığınmacılar için hazırlanan programlar ve projeler mevcut. Sosyal işler ya da diğer bir adıyla sosyal çalışmalar, sadece devletin üstlenmesi gereken işler olmayıp aynı zamanda derneklerin de çalışmalar yaptığı alanlar. 

  1. Nokta: İslam’ın sosyal çalışmalarına bugün daha fazla ihtiyacımız olduğu. Müslümanların karşılık beklemeden yapması gereken bu çalışmalar, İslam’ın  modern hayatta nasıllığının da bir göstergesi olabilir. 

Bugün Müslümanlar sosyal çalışmalarda ne kadar aktifler? Ve ne amaçla bu çalışmaların içindeler? 

Bu soruları sürekli yöneltiyorum aslında. Müslümanları çok yakından ilgilendiren bu çalışmalar, yaşanan hayata açılabilecek en uygun pencereler. ‘Fakirler, yetimler, öksüzler, yolda kalmışlar’ sosyal çalışma yapacakların görev alanlarında ve bu alan da Kuran’da ayetlerle sabittir. 

‘…Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren….’ (Bakara, 177) 

2. Nokta: Bu alanlarda neden olamıyoruz? 

Sosyal çalışma alanlarında olmayışımızın sebebi, bu çalışmaları karşılık bekleyerek yapıyor olmamız. Maddi karşılıktan söz etmiyorum. Ha diyeceksiniz o hadsizliği yapanlar yok mu? Fazlasıyla.

Benim kastettiğim karşılık ise dini bir karşılık. Bu da nedir? İslam’ı tebliğ hastalığı ve Müslüman yapma takıntısı. Sosyal çalışmalardaki düsturumuz bu olduğu için, bu alanlarda yokuz. 

3. Nokta: Olmayışımızın sebebi ve sonucu. 

Sosyal çalışmalar adı üzerinde sosyal olan çalışmalar. Sosyal çalışmalarda faaliyet göstermek isteyen kişiler de ‘sosyal’ olan kişiler. Sosyal olacağız ki, sosyal çalışmalarda bulunma isteğimiz olsun. Peki nedir sosyal olmak? İçinde yaşanılan toplumun bir bireyi olmak ya da olma süreci.
Almanya’da yaşayan Türkiye’liler, kendilerine ait cami ve derneklerde sosyal çalışmalarda bulunuyorlar. Yaşadıkları Almanya toplumu içinde sosyalleşme gibi bir dertleri yok. Hal böyle olunca da, Alman toplumunun yoğun olduğu derneklerde görünmüyorlar ve bulunmak istemiyorlar. Anlayacağanız, Almanlar’ın ‘paralel toplum’ eleştirileri o kadar da yersiz değil. Kendilerine ait olan paralel toplumun çalışmalarında faaliyet göstermeyi, sosyal çalışma olarak kabul ediyorlar. Toplumun diğer kesimiyle temaslarında da, yukarıda ifade ettiğim ‘İslam’ı tebliğ ve Müslüman yapma takıntısı’ içindeler. 

Sonuçta neyi yaşıyoruz? 

Toplumu oluşturan ‘yabancı kökenliler’ için hazırlanan çalışmalar ve projelerde olmadıkları için, bu çalışmalar için hazırlanan broşürlerde ‘Türkçe’ ibareleri göremiyoruz. Haklı olarak nedenini sorduğumuzda da, verilen cevap bizi rahatsız ediyor: ‘Türk dernekleri bizimle çalışmadıkları için muhatap bulamıyoruz’

Çünkü bu dernekler kendilerini kapatıyorlar ve bu çalışmalara sırt çeviriyorlar. 

Sonrasında da ‘neden derdimizi anlatamıyoruz? , ‘Şuncuları, buncuları Almanya muhatap alıyor’, ‘Almanya muhalif kişilere ve derneklere destek veriyor’ diyerek hayıflanıyoruz. 

 Konu çok basit aslında…

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikSeçimler ve ittifaklar
Sonraki İçerikGösterilerde 556 hayatını kaybetti..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

3 YORUMLAR

  1. Sayın yazar! Haklısınız.
    Biz Türkler ve Müslümanlar her yerde bõyleyiz.

    Yabancılara bir adım yaklaştığınızda onlar size 10 adim yaklaşiyor.

  2. Sayin Nurdan,
    Nurdan hanim siz de yurtdisinda yasadiginiz icin Cok biliyorsunuz. Müslümanlar saniyorum korkulari yüzünden diger topluma karismiyorlar. Bu da dünyanin her Yerinde Ayni
    Katkiniz icin Tesekkürler
    Sevgi ve bilgiyle kalin

  3. Sinan bey Müslümanlar’ın korkulari cahelet açıkcasi bilgi yetersizliğinden kaynaklaniyor! Ben şuan ABD de yaşiyorum ve aktivilere katılıyorum, ayni zamanda beldiye sipor kulubu üyesiyim! Üyeler ve yönetim kadrosu inanın beni el üstünde tutuyorlar.
    Sipor tesisler çok büyük kapalı olimpik yüzme havuzlar falan çok güzel.
    Ben üye our olmaz, hemen bana “siz haftada kaç gün ve kaç saat havuza girmek isterseniz, zamnini bize bildirin en az 2 saat sadece kadınlar için ayarlalim” diye teklifi ettiler ben onlara hasasiyetlerinden dolayi teşekür ettim ve kabul etmedim. Kapalı havuza binlerce insan giriyor, her ne kadar temizlensede genede temiz olacağından emin değilim.
    Yalnız arkadaşların hepsi benim ismimi biliyor, ben onlarin isimlerini bazen hatırliyamiyorum.
    ABD kültürüne göre insanlara isimi ile hitap etmek kibarlik olarak kabul ediliyor.
    Ama onlar beni anliyorlar.
    Tek kapalı ve tek Müslüman olduğum için dişarda karşılaştığımzda herkes beni taniyor. Ben onlari taniyamiyorum.

    Kanadada yaşarkende Multi Faith society nde üyeidim, 71 inaç lideri vardı, Hiristiyan ve Musevi din alimleri çok kûltürlü ve bilgili idiler, rahmetli bizim liderde tam bir müslümandı, inanin 71 inanç liderileri onun cenazesinde abdest aldi cenaze namazı kıldılar. Bir kaçgün sonrada anmak için toplandılar.
    Hepsi kendi inancındaki iyi insan tarifini onun için kullandılar. Rebay,Rahip ve Hindu, liderleri hügür hüngür ağladılar.
    Tam o siralarda Peygaberimiz SAS karikaturu nu çizmiştiler kilise ve sinagoklar çok setr tepki vererk kınama messaglari yayınladılar.
    Hatta TV lere telefon ederek “biz o karikatürü ekranlarımızda gõrmek istemiyoruz” diyede onlaride uyardılar.

    Yalniz buralardada bizdeki gibi cahil ve çakma şehlerden epeyce var. Onlarda gençleri dinden soyutmaya yetiyor.
    Yalnız bahsettiğim gençler cahil analar tarafından yetiştirlmiş gençler.

    Sinan bey ayricada sizin yazilarınızdan çok faydalandığımide belirtmek istiyorum.
    Sizinde ellerinize sağlık.
    Allaha sizden ve sizin gibi ilmi ve ufku açık insanlardan Allah razi olsun.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz