- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Bugün 20 Mayıs.
19 Mayıs’la ilgili yazımdaki tespitimin haber kanallarında tescillenmesine üzüldüğümü belirteyim.
19 Mayıs’ın hangi bayram olduğunu karıştıran haber merkezi olabilir mi?
Olabiliyor diyebilirsiniz. Ama ben olabileceğini sanmıyorum. Daha dün demiştim, bugün yaptılar…
Olaylara hep kıyaslamacı düşünceyle yaklaşırım. Bu yüzden kıyaslamamı bir örnekle açıklayayım:
‘Lisede okuyan bir gence yapması için bir görev verseniz, aklı bir karış havada olmanın verdiği durumla unutur. Aynı görevi, onun hoşlandığı bir kişi söylese, unutmamak için kim bilir kaç yere not eder, ya da not bile etmez çünkü aklından hiç çıkmaz’.
TRT gibi devletin haber kanalında bu yanlışlık yapıldı.
Başka bir kurum ve kişiyle ilgili bir haber olsaydı, acaba kaç kontrolden geçer ve yayına sunulurdu?!
Bu konu ve örnek konumla ilgili olduğu için, önemsedim.
Bir gazetede dün bir yazı çıktı. Yazıyı kaleme alan akademik unvanı da olan birisi.
Yazısında şu ibareyi kullanmış: ‘Nereden bakarsanız bakın Türkiye son 300 yıllık tarihinde hiç bu kadar iyi durumda olmadı. Bu eskinin bilmediğim bir iyi tarafı varsa anlatın bana…’
Hemen belgeleyelim:
Tarih: 1789
III. Selim, 1720’den de sonra doğup Osmanlı’nın başına geçmiş. Yani son 300 yıl denen tarihten sonra (2020-300: 1720)
III. Selim Dönemi’nde Osmanlı-Rus savaşları vardı ve buna rağmen devlette birçok ıslahatlar da yapılıyordu.
Bu açıklamayı yapan kişinin nerede direktör olduğunu ve amacının ne olduğunu irdelemeyeceğim. Çünkü bizim derdimiz, bu kişilere cevap vermek değil.
‘Eee peki neden yazıyorsunuz’ diyen olursa, iki sebebi var:
Birincisi; yazılmadığında bu ve benzeri kişileri okuyanlar DOĞRU sanıyorlar. Çünkü yaklaşım tarzı aynı: Çamur at izi kalsın. Lekele, o kendini savunsun. Bu yaklaşım yazılanlarda da mevcut. Biz yazalım da, çok ses olur, geri çekilmemiz gerekirse en azından birkaç zihni kendimize çekmiş oluruz.
Düşünce bu.
İkincisi; böyle düşünen ve sananlar yüzünden, asıl gerçekler görünmüyor. Gerçekler örtülüyor ve görülmek dahi istenmiyor.
Sonra bir bakıyoruz: ‘Aaa gençlere ne olmuş böyle?’ gibi cümlelerle, sanki gençler uzaydan gelmiş gibi tepkiler…
Ya da gençler absürd düşünüyor gibi ayıplamalar.
Kardeşim siz gençlerin nabzını tutacağınıza, bir yerlere şirin görünmeyi zihninizin ana arteri yapmışsınız.
Sosyal Demokrasi Vakfı bir araştırma yapmış. Her kesimden gençlere sorular yöneltmiş ve cevapları da yayınladı:
Her dört gençten biri işsiz….
Türkiye genelinde gençlerin %70’i ekonomik olarak ailelerine bağımlılar, yani ailelerinin desteğini almak zorundalar. Partilere göre de sorulmuş:
Ak parti’den olanların %65,3’ü
Chp’den olanların %66,7’si
Hdp’den olanların %81’i
Mhp’den olanların %57,1’i
Gençler, ‘ifade özgürlüğü’ istiyorlar:
%68,3’ü kendi düşüncelerini özgürce ifade etmek istiyorlar, %52’si de başkalarının da düşüncelerini ‘özgürce’ ifade edebilmelerinden yanalar.
Gelelim en can alıcı soruya: ‘Yurt dışında yaşamak isteyen gençler’in oranları.
Bu cümlemi okuyan bazı kişiler, eminim ki, hemen şunu diyecekler: ‘Çok istiyorlarsa, gitsinler kardeşim…’
Ben cevabımı oranları yazdıktan sonra vereyim en iyisi.
Evet, oranlara geçelim:
Ak partili gençlerin %47,3 ü ,
Chp’li gençlerin % 74’ü,
Mhp’li gençlerin de %68,6’ı…. yurt dışında yaşamak istiyorlar…
Hadi buyrun…
Bunlar sizlerin, bizlerin çocukları ve gençleri.
Hani o ‘bırakın efendim gitsinler….’ diyenlerin bile çocukları belki de…
Efendiler…
Gençler, ülkenin geleceği…
Son 300 yıl diye bahsettiğiniz zamanı ‘bunlar genç anlamazlar’ diye görmezden gelmeye devam etmek, sadece size değil, ülkeye zarar veriyor…
Demek ki, gençler son 300 yıla bakmışlar ve İsviçre’yi daha yaşanabilir bulmuşlar.
Acaba neden?
Sevgi ve Bilgiyle kalın