Toplumun yarıdan fazlası mahkemelerin kişiye göre karar verdiğini düşünüyor..

0

Denge ve Denetleme Ağı (DDA), KONDA Araştırma Şirketinin 2010-2019 yılları arasında yaklaşık 267 bin kişiyle gerçekleştirdiği görüşmelerin sonuçlarını temel alan “Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu”nu kamuoyu ile paylaştı.

Toplumun yarıdan fazlası mahkemelerin “kişiye göre” karar verdiğini düşünüyor. Örneğin 10 kişiden 3’ü, yargının verdiği kararda davalı veya davacının Kürt kimliğine sahip olup olmadığının belirleyici olduğu kanısında. Katılımcıların yarıdan fazlası ise yargının baskı altında olduğunu ve tamamen siyasallaştığını düşünüyor. Mahkemeye yolu düşen 10 kişiden 3’ü, hukuk sistemine artık daha az güvendiğini ifade ediyor.

Toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında kadın cinayetleri konusunda toplumun yüzde 39’u, mahkemelerin taraflı olduğu kanısında. Beş kişiden biri ise, suç işlemedikçe “kanun beni korumaz” diyor. 4 kişiden 3’ü ise, yargının devleti değil bireyi koruması gerektiğine inanıyor.

Araştırma sonuçlarına göre beş kişiden ikisi kendisini “ikinci sınıf vatandaş” gibi hissettiğini ve kah kültürel kimlik kah kamu hizmetlerinden yararlanma kah başka sebeplerle ayrımcılığa uğradığını ifade ediyor.

Katılımcılar, medyanın denge ve denetleme görevini yeterince sağlamadığını düşünüyor. 2010’lu yılların başında üç kişiden biri medyanın siyasi iktidarı denetleme görevini önemserken, bu oran yıllar içerisinde yüzde 68 bandına yaklaştı.

Toplumun yarısı ise, seçimlerin adil ve eşit biçimde gerçekleştiğine inanmıyor; altı kişiden sadece biri siyasi partilere güveniyor. Siyasi parti üyelikleri ise zaman içerisinde gerileme eğiliminde. Toplumun yarısı gösteri, imza kampanyası gibi araçları meşru görse de, siyasi bir eyleme katılmayı toplumun ancak yüzde 15’i tercih ediyor.

Konuya ilişkin yapılan açıklamada, şu değerlendirme yer aldı: “Hukukun üstünlüğü: Vatandaş, hukukun üstünlüğünün sağlanması, devlet kurumları da dahil herkesin kanun önünde eşit olması, adil bir anayasa ihtiyacı konusunda hemfikir.

Ne yazık ki, hukukun üstünlüğünün hayata geçeceğine dair yaygın bir inanç yok. Aksine, yargının bağımsızlığını yitirdiği, siyasallaştığı, kanunların kişinin kimliğine göre farklı uygulandığı görüşü hakim.

Eşit vatandaşlık: Tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması gerektiği ilkesel olarak benimseniyor. Ancak insanlar eşitsizlik, ayrımcılık ve baskılar nedeniyle eşitlik beklentilerinin karşılanmadığını belirtiyorlar. Bununla birlikte din, dil, etnik köken gibi kriterler üzerinden çekinceler dile getiriliyor. Bir çeşit ‘makbul vatandaş’ algısının yaygın olduğu da anlaşılıyor. Ancak burada herkesin ‘öteki’ tanımı farklı.

İfade Özgürlüğü: Farklılıklara açık olmak, toplumunun genelinin dışında fikirler beyan edilmesi konusunda çekinceler hala sürüyor. Bunun tüm toplumun ifade özgürlüğünü ilgilendiren bir konu olduğu, bunun neden demokrasinin olmazsa olmazı olduğu konusu yeterince kavranmış değil.

Hem medyadaki el değiştirmelere hem de iletişim araçlarındaki hızlı değişime paralel olarak, geleneksel medyaya olan güvenin 2010’lı yıllada hızla sarsıldığı ortaya çıktı. Medya, iktidarı denetleme görevinden uzaklaştıkça vatandaş da başta sosyal medya olmak üzere, farklı haber kaynaklarına yöneliyor. Ancak tüm bunlara rağmen internette ifade özgürlüğünü savunma konusunda da vatandaşlarda güçlü bir hassasiyet henüz görülemiyor.

Örgütlenme özgürlüğü: Siyasi parti üyeliği düşük. Partilere güven de düşük. Seçimler dışındaki örgütlenme biçimleri kısmen meşru görülüyor. Seçimler demokrasinin vazgeçilmezi kabul ediliyor. Toplumun yarısı seçimlerin adil olmadığı görüşünde.

Seçimler ve siyasi partiler dışında imza kampanyası, boykot, gösteri ve yürüyüş gibi araçları toplumun küçük bir kesimi benimsiyor. Toplumun yarısından fazlası ise kendisi dahil olmamayı tercih etse de, bu araçları destekliyor.

Yerel Yönetimler: Her üç kişiden ikisi mahallesine, ilçesine ilişkin kararlara katılmak istiyor. Yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları, belediyelerin merkezi yönetim ile ilişkisi gibi konuların, Kürt meselesinden bağımsız değerlendirilememesi vatandaşın bu konuda sağlıklı bir bakış açısı geliştirmesine imkan sunmuyor.” Raporun tamamı için tıklayınız!..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz