Türkiye’de ‘hukukun üstünlüğü’ boş bir söz, ‘yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı’ ise acı bir ironi haline gelmiştir..

0

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Sezai Temelli, Yargı Reformu Strateji Belgesi hakkında yazılı bir açıklama yaptı. Belgenin çeşitli taahhüt ve temennilerden oluştuğuna dikkat çekilen açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı:

“Belgenin amaç ve hedeflerini anlatmaya yönelik başlıklar bile demokrasi ve hukuk devleti açısından varolan temel sorunların altını çizmektedir. Başka bir deyişle, bu belge, adalet sisteminde ve yargı düzeninde yaşanan derin tahribatın ve bunlardan kaynaklanan ağır haksızlıkların itiraf edildiği bir metin niteliğindedir.

Sorun alanlarının varlığını kabul etme niyeti içermesi şartıyla itiraf, çözüme doğru adım atmayı kolaylaştırır. Buna karşılık, gerçeği kabul etmeyi değil gizlemeyi veya çarpıtmayı hedefleyen itiraflar ise basit bir göz boyama ve oyalama taktiğinden öte bir anlam taşımazlar. Böyle bir tutum, sorunların katmerleşmesine ve tahribatların büyümesine yol açar.

Türkiye’de ‘hukukun üstünlüğü’ boş bir söz, ‘yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı’ ise acı bir ironi haline gelmiştir. Örneklerini saymakla bitiremeyeceğiz uygulamalar, bu konularda sürekli kabaran kara bir liste oluşturmaktadır. Evrensel standartlardan ve adalet hedefinden kopan yargı sistemi, başta ifade özgürlüğü, kişi güvenliği ve işkence yasağı olmak üzere bütün hak ve özgürlük alanlarında yaşanan yoğun ihlallerin ana kaynağı haline gelmiştir. Bu konumuyla yargı, aynı zamanda muhaliflere yönelik siyasi baskı ve tasfiyenin en önemli aracı konumundadır.

‘Adalet sisteminde reform’ gibi iddialı bir hedefe ulaşmanın başlıca şartı, mevcut adaletsizliklerin telafisi ve tamiridir. Yıkıntılar üzerinde sağlam bir yapı oluşturulamaz. Olağanüstü Hal döneminin uygulamaları, adaletin çökmesinde ve adalet duygusunun solmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Hayatın bütün alanlarını etkileyen haksız ve adaletsiz müdahalelerin sonuçlarını onarmayı hedeflemeyen bir ‘reform planı’nın inandırıcı olması beklenemez.

Bu çerçevede verilen mahkumiyet kararları ve süren yargılamalar, hem siyasal kriz döngüsünü beslemekte hem de toplumsal barışı zedelemektedir. Bu tehlikeli gidişatı durdurmak için, öncelikle yargıyı siyasal hesapların ve hesaplaşmanın enstrümanı olmaktan çıkaracak etkili tedbirlerin hızla alınması şarttır.

Aynı şekilde, siyasi baskı ve tasfiye amacıyla yürütülen davaların düşmesini ve daha önce verilmiş mahkumiyet kararlarının ortadan kalkmasını sağlayacak düzenleme ve değişikliklerin de vakit geçirmeksizin yapılması gerekmektedir. Özellikle Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ifade özgürlüğünü ve siyasi faaliyet hakkını ortadan kaldırma gerekçesi olarak kullanılan hükümlerinin evrensel ölçütlere uygun bir şekilde değiştirilmesi bu açıdan büyük önem taşımaktadır.

Belgede her ne kadar ‘amaç, hedef ve faaliyetler somut biçimde kaleme alınmıştır’ dense de, belirttiğimiz konularda somut ifade ve planlara rastlanmamaktadır. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili başlıklar, esas itibariyle soyut taahhütlerden ve niyet beyanlarından ibaret kalmıştır.

Bu planın hazırlanması konusunda esas yetki, görev ve sorumluluğun parlamentoya ait olduğunu vurgulamak isteriz. Etkili ve kapsamlı bir İnsan Hakları Eylem Planı’nın hazırlanması için, Meclis’te partilerin katılımıyla geniş mutabakatı ve hızlı sonuç almayı hedefleyen bir çalışma grubunun oluşturulması, yöntem konusunda öncelikli talebimizdir. Bu bağlamda her türlü katkıyı sunacağımızı ve üzerimize düşen sorumluluğun gereğine uygun hareket edeceğimizi belirtmek isteriz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz