Türk’ün Ateşle İmtihanı – Bölüm 2

0


Fırat’ın Doğusuna operasyon yapılacağı kesinleştiği günden itibaren, bölgede sular durulmuyor. Çarşı pazar karışmış durumda. Bu karışıklıkta Türkiye sükûneti korumakla birlikte mikro riskler de yok değil…

Ama asıl panik havası YPG’nin etrafında dolaşıyor. Gereksiz bir saldırganlık ve septik politikalarla daha da batıyorlar.

Birçok sebep var bununla ilgili ama en belirgin olanları, o bölgenin tamamen olmasa bile büyük oranda düz bir coğrafyaya sahip olması. Bu da zırhlı ve mekanize birliklere büyük bir avantaj sağlıyor. Manevra ve hareket kabiliyetleri oldukça esnek. Hava Kuvvetlerinin de bölgedeki operasyona büyük bir destek vereceği kesindir. Çok can yakacak olan Türk Savaş uçakları için YPG’nin yapabileceği hiç bir şey yok. Diğer yandan 10.000 feet altı irtifalarda seyreden döner kanat hava unsurlarına karşı ise (helikopterler) Suriye’deki iç savaş boyunca elde ettikleri bazı hava savunma sistemleri olduğu bilinmekte. Havadan yere olacak savaşta bizleri zor duruma düşürecek tek parametre bu olacaktır diye düşünüyorum. Fakat İHA (İnsansız Hava Araçları)’lar Türkiye’nin elinde çok büyük bir güç ve bölgede yığılmış durumda. Savunma mevzilerini yok etmede zorlanmayacaklardır. Diğer yandan yer hedefleri ve zırhlı birliklere karşı YPG’nin elinde bazı “tank savar” füze sistemleri olduğu da kesinleşmiştir. Bu cılız savunmanın ağır zırhlı birliklere fazla zayiat vereceğini sanmıyorum. Türk Komando ve Özel Kuvvetler birimlerinin bu savunma sistemlerini, teknik ve yüksek isabet gücüyle bertaraf edeceği de kesindir.

Beni tedirgin eden, YPG’nin yürüteceği “Gerilla Savaş Taktiği”dir. El yapımı patlayıcılar, küçük timler halinde vur kaç operasyonları, sabotaj saldırıları, gelişi güzel taarruzlar ve hatta “ideolojik heyecanla” ortaya çıkan terör temelli ve amatörce planlanmış baskınlar… Korkarım ki en çok zayiatı burada veririz. Profesyonel boksörün bir bar kavgasında dayak yemesi gibi… Buna karşı yapabilecek çok fazla bir şey yok gibi gelse de, o bölgede ve o coğrafyada şimdiye kadar yapılmış birçok operasyonun verdiği tecrübe ordumuza yetecektir. Antrenmanlıyız yani. Gelgelim şu da bir gerçektir: “profesyonel YPG savaş unsurlarının” asla veremeyecekleri zararı bu “gerilla birimleri” verecektir. Bu taktikte Türk Ordusunun ilerleyişi asla durmaz, durdurulamaz, sadece “yavaşlatılabilir”

Asıl soru şu; Yavaşlamış Türk Ordusu, YPG için bir anlam ifade eder mi? Ne kadar işlerine yarar bu durum? Yoksa avuçlarında maytap mı patlatmış olurlar?

YPG’nin Amerika ile çok iyi ilişkiler içinde olduğu bellidir. Bu çok iyi ilişkilerin birçok kazanım sağladığını da biliyoruz YPG’ye. Diğer yandan birçok Avrupa ülkesi de kendilerine destek vermektedirler. En son İspanya bile bu konuda fikrini ve tarafını açıkça belli etti. Kaldı ki bugün öğlen saatlerinde, İran Cumhurbaşkanı Ruhani; “Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz ama askeri operasyon doğru değil” diye açıklama yaptı. YPG unsurları bu olumlu havayı arkasına alarak, Gerilla Savaşı ile yavaşlamış olan Türk Ordusunu ve Türk Hükümetini, operasyonu tamamen durdurmaya zorlayabilirler. Çabaları ve gayeleri bu olacaktır. Çünkü ellerindeki güç bellidir. Dayanakları bellidir. Çok güvendikleri ABD, Türkiye’yi Fırat’ın Doğusuna operasyon yapma fikrinden vazgeçireceklerini sanıyorlardı. Olmadı. Ve dediğimiz gibi, panik aldı başını yürüdü. Bu panik havası ile Esad’a bile yakınlaşabilirler. Denizde olan bir yılan da o çünkü… Zira Suriye Muhabberatı ile dirsek temasında bulunuyorlardı uzun zamandır. Bu bağlantı ile bunu sağlayabilirler. Ama bu olursa (ki bu onların son tercihi olacaktır) şayet olursa, birçok şeyden vazgeçmek zorunda kalacaklarını onlar da biliyorlar. Bu sebeple “O yılan şöyle durakoysun” dediklerinden eminim…

Türkiye’nin bu operasyonu ise hiç bir yerden destek görmemekte hatta karşı bile çıkılmaktadır. Artık olan, olmuştur. Ve bu öyle bir kerede değişecek bir şey gibi de durmamaktadır. Bu dakikadan sonra yapılacak olan “Enfermasyon Operasyonları”dır. Burada medyamıza büyük bir iş düşmektedir. Algıları değiştirmek, kültür yanılgılarını çözmek, beklentilerimizi ve isteklerimizi küçük küçük enfeksiyonlu bölgelere zerk etmek gerekmektedir. Kutuplaştırmak, politik ve siyasi hareket etmek yerine, ulusal çıkarlarımızı koruma vazifeSi edinmelidir kendine… 

Bu operasyonda tüm taktik – savaş gücü – kara ve hava unsurları – istihbarat çalışması – piyade ve özel eğitimli piyade desteği tamamen Türkiye’den yanadır. Birkaç küçük aksaklık dışında hiç bir gücün bu orduyu durdurmasına imkân yoktur. (mu acaba?) Ama dikkatinizi çekmek isterim, tarihte birçok “durdurulamaz ordu” küçük – basit – etkin savunma sistemleri ve stratejileri ile durmuş, bulunduğu çamura saplanmış, hatta tamamen ortadan kalkmıştır. Bunu göz önünde bulundurmak lazımdır. Orduyu hesapsız maceralara sürüklemek – hırpalamak çok büyük zararlara yol açabilir. İhtiyatlı olmakta çok fayda vardır. Vietnam’da ABD ordusu, Afganistan’da Rus Savaş Makinası, Stalingrad önlerinde Hitler, hatta Ankara’ya dayanmış olan Yunan ordusu, “durdurulmaz” gözüküyordu. Ama durdular… Hatta bazıları yok oldu, yok olmakla kalmayıp kendi halklarına da verebilecekleri en büyük zararı verdiler.

Naçizane tavsiyem şudur ki; Bu operasyonda; Büyük fiyaskolarla karşılaşmamak için, Hayalperest Kurmay heyetlerine çok dikkat etmek gerekir. Yukarıda saydığımız tüm kayıpların tek sebebi budur çünkü; “Gerçeklerle bağını koparmış kurmaylar…” Aynı acı tarih bizi de yazmasın yıllar sonra…

Görünen o ki; Türkiye Cumhuriyeti, başka bir ateşle imtihana girmek üzeredir… Yanabiliriz de, yakabiliriz de… Ama her iki durumda da hiç şüphe yok ki bazı ocaklara “şehit acısı” düşecektir. Allah şimdiden bu “Gazi Ordunun” kazasını mübarek kılsın. 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz