Vakıflardan ellerinizi çekseniz artık

0

Hz. Muhammed’in Mekke’deki gençlik yıllarında dahil olduğu Hilfu’l Füdul cemiyetini hepimiz biliriz. Bu cemiyet Mekke’de zulme karşı durmak, yapılan haksızlıklarla mücadele etmek, haklıya hakkını vermek amacıyla kurulmuştu. Birleşen Mekke’nin ileri gelenleri mazlumlar zalimlerden hakkını alıncaya kadar beraber hareket etmeye yemin ettiler. Peygamberimiz daha sonra bu hadiseyi şöyle anlattı:

“Abdullah bin Cud’a’nın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yemin, kırmızı tüylü develere sahip olmaktan daha sevimlidir. Ben ona İslamiyet devrinde bile çağrılsam icabet ederim.”

Bu cemiyet ve vakıf kültürü daha sonra da İslam dünyasında devam etti. Selçuklu ve Osmanlı’da Leylek Vakfı, Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı, Meyve Ağaçları Dikme Vakfı, At Vakfı, Herkese Meyve Vakfı, Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Vakfı, Nefes Vakfı, Misafir Ağırlama Vakfı gibi pek çok ilginç vakıflar vardı ve bunlar toplumda ciddi hizmetlerde, imar, bakım, onarım işlerinde bulunuyorlardı.

Vakıf faaliyetleri Cumhuriyet’te de devam etti. Çok partili sisteme geçişten sonra artarak çoğaldı. Siyasetin renklenmesi ile beraber siyasetçilerin vakıflara olan ilgisi de gelişti. Vakıfların çoğu siyaset ve siyasetçilere karşı uzak durmayı tercih ettiler. Ancak bazı nüfuzlu ve zengin kişiler vakıfları siyasette ve ekonomide bir atlama taşı olarak gördüler. Ve giderek vakıf, siyaset, ekonomi ilişkileri daralmaya başladı.

İstanbul ve Ankara belediyelerinin bazı vakıflara milyonlarca lira aktarmaları, birçok otoparkı birkaç vakıf idaresine vermelerinin ortaya çıkması ile kirlenmenin boyutları zirveye çıktı.

Nihayet bu kirlenmeye halkın büyük güveni olan Kızılay ve dini hassasiyetleriyle görünen bir vakıf da karıştı. Ne olduğunu tam olarak hiçbirimiz bilmiyoruz. Sekiz milyon dolar gibi devasa bir parayı veren şirket hukuki ve vicdani bir problem olmadığını savunuyor. Ama insanlar da böyle bir alışverişe Kızılay’ın niye karıştığını sorguluyor. 

Şirket yetkililerinin bütün açıklamalarına rağmen ortada bir şeylerin döndüğü kanaati  hakim. Kızılay’ın böyle bir işleme neden, nasıl ve kimlerin iradesiyle aracılık ettiği de bir soru işareti.

Sonuç olarak hem dini anlamda, hem halkın gözünde tertemiz ve kutsal olan vakıfları böylesine kirli para ve siyaset işlerine karıştırmaya kimsenin hakkı yok. Siyaseti ve para alışverişlerini vakıflardan uzak tutmak hepimizin görevi. 

Vakıflar milletimizin gözbebekleridirler. 

Yapmayın, etmeyin bari vakıflara siyasetin ve paranın kirliliğini sokmayın.

Vakıfları kirletenler hem dünyada hem de ahirette iflah olmazlar.

Önceki İçerikGüvenli ödeme dönemi başladı..
Sonraki İçerikİhracat rakamları açıklandı.. 14 milyar 765 milyon dolar
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz