Veysel Kılıç’ın şahsında Türkiye Manzarası

2
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Veysel Kılıç’ın adını Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet’ yürüyüşü ile bütün Türkiye duymuş oldu, hatta yurtdışında yaşayan bizler bile.

Gri takkesi, düzgün ve bakımlı sakalları ve giyim tarzıyla milli görüşçü şablonuna çok uygun birisi. Hava Harp Okulu öğrencisi olan oğlu için sokakta nöbet tutan, dertli bir baba.

‘Adalet’ yürüyüşüne katılmadan önce , Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önündeki köprüde-durakta, tek kişilik eylemini yapmaktaydı. Tek kişilik ‘adalet’ eylemi aslında bir duruşu simgeliyordu. Aynı zamanda da Türkiye’nin tablosunu.

İktidara yakın TV kanallarında halka boca edilen yayınlara bakanlar için yeterli kin ve nefret var. Düşünmeye fırsat vermemek için, milletimizin sahip olduğu duygulara yönelik yapılan ajitasyon gırla gitmekte.

Yeter ki insanlar, bir an olsun bile düşünmesinler.

Asker olan bir millet için vatan ne kadar önemlidir. Oldukça fazla…

Bu duygu öyle hal aldı ki, sadece iktidara yakın insanlar hissediyorlar. Sadece onlar biliyorlar ve sadece bu his onlara has.

Türkiye’nin diğer yarısı bu duygudan bihaber.

Tabii bu da koskoca bir yalan…

Ama medya,her şeyi istediği gibi sunuyor.

 

Şimdi düşünelim; yetmiş yaşlarındaki Veysel amca neden her gün oğlu için durakta nöbet tutmakta?

Onu bu hale düşüren sebep ne?

Öncelikle şunu ifade edeyim ki; Veysel amca, sokağa çıkamayan, oğlu-kızı için nöbet tutamayan yüzbinlerce ailenin sesi.

Bu cesareti tebriğe şayan bir durum.

Neden mi?

Oğlu-kızı, kardeşi-abisi-ablası yada annesi-babası haksızlığa uğrayan insanlar, korkularından seslerini çıkaramıyorlar.

Öyle bir korku ki, mahkum edilen canlarının parçalarına bir zarar gelmesin diye. Gözaltına alındıklarında yaşadıkları eziyet, aşağılama, hakir görme, psikolojik-fiziksel eziyet tekrar yapılmasın diye.

Biz dışarıda ters laf etmeyelim de, belki masum olduğu anlaşılır, bizim yanlış bir söylemimizle salıverilmez korkusu.

İçeride olanın yanına bir aile ferdi daha katılırsa, kaldıramam korkusu.

 

Vatan-millet-sakarya söylemi o kadar pohpohlanıyor ki, diyorsunuz ‘ya n’oluyor’. Siz böyle değildiniz. Sizin geçmişinizi biliriz biz.

Neden böyle?

Neden mi?

Çünkü psikolojik savaş taktiği. En ağır duyguların kullanımıyla, duyguların zihni ve düşünmeyi kontrol altına alması ve düşünme yetisinin kaybolması.

Peki derdi ne Veysel amcanın?

Derdi adalet, hukuk, yapılan haksızlıkların son bulması…

Haklarında iddianame bile hazırlanmamış, ama cezaevinde olan mahkumlar.

Mahkeme tarihleri belli mi? Hayır, değil. Çünkü OHAL kapsamında ülke.

İnsanların suçluluğunun dökümanı ortada yok.

Binlerce, içi yanan babadan biri Veysel Amca. Yemek yiyemeyen, uyuyamayan, güneşin doğmasına sevinemeyen, yağmurun serinliğini hissedemeyen, sürekli içinde kor bir ateş olan binlerce-yüzbinlerce anne-babadan biri o.

Ama protestosunu yapıyor.

Peki ya sessiz kalanları duyuyor muyuz? Hayır. Çünkü korku var.

 

İddianamesiz, delilsiz suçlanan ve mağdur olan binlerce vatan evladı. Okumuş, sabretmiş, görev almış ve rahat edeceği zaman haince suçlanmış evlatlar.

Meslekleri elinden alınmış binlerce yetişmiş insan. Senelerce iktidar tarafından desteklenmiş bir yapıyla ilişkilendirildikleri için. Belki de sadece o yapıda güç buldukları için yakınlaşmışlardı. Çünkü bir zamanlar, hükümette olanlar onları referans olarak kabul ediyorlardı. Özel sektör olsun, kamu olsun, iktidarda olanlar bu yapının mektubunu getirenleri tercih ediyordu.

İçlerinde, bunu görüp de, iş imkanı olsun diye yakınlaşanlar belki de binlerce.

Ülkedeki dini yapı ve din eğitimi (sohbetler) bu kişilerden sorulurdu. O zamanlarda zaten meşhurdu, resmi görevlilerin bile katıldığı sohbetler. Sadece o sohbetlere gittiği için binlerce insan şu an ya mahkum, ya işsiz, yada intihar etmiş durumda.

Sabredip intihara tenezzül etmeyenler psikolojik bunalımda. Ateş düşen binlerce aile, ciğeri yanan analar-babalar, kardeşler.

Ya bu insanların çocuklarına ne demeli…

Masum çocuklar. Hiçbir şeyden haberleri yok. Ne diyordur acaba dedeleri-nineleri torunlarına?

‘Oğlum-kızım baban/annen gelecek. İşle alakalı seminerleri için şehirdışında’.

O masum çocuklar da, zihinlerinde düşünüyorlardır: ‘Annem/babam, beni iş yüzünden ikinci plana atıyor’ diye. İçlerinde kuruyorlardır sürekli, bana önem vermiyorlar diye.

Masum olduğu anlaşıldı ve çıktı diyelim annesi/babası. Ne cevap verecek o anne/baba?

‘Anne/baba, işin benden daha mı önemliydi? Kaç aydır/haftadır seni bekliyorum’ diye sorduğunda, o masum çocuklar.

Binlerce insan ve aileleri…

Hiç akıllara gelmiyor değil mi?

Çünkü medyada, duygu sömürüsü ile sunulmuyor. Çünkü onlar vatan haini. Çünkü onlar suçlu…

Onlar suçlu konumundalar, çünkü güçsüzler.

Güçlü olanların durumu ne? ‘Hakkınızı helal edin, hata yapmışız’ deyip sıyrılmak…

 

Ne yapıyorlardır şimdi o masum insanlar? On kişilik hücrede, yirmi kişi kalmak zorunda olan; görüş günlerini iple çeken, ama ailesine/çocuklarına dokunamayan/koklayamayan o insanlar..

Hiç konusu geçiyor mu? Hiç konuşuluyor mu? Hayır. Çünkü korku var.

 

Sadece ve sadece terörist olmak amacıyla mı üniversite okudu bu vatan evlatları?

Tekrar soruyorum:

Sadece ve sadece terörist olmak amacıyla mı üniversite okudu bu vatan evlatları?

Amaçları terörist olmak mıydı?

Koskocaman bir HAYIR!

Okuyup önce kendilerine, sonra ailelerine ve sonra da vatana faydaları olsun diye okudu bu insanlar.

Ve onları sizler göreve atadınız.

Öğretmen açığı oldu, atama yaptınız; hakim-savcı açığı oldu, atama yaptınız; sağlık müdürü-doktor-başhekim açığı oldu, atama yaptınız; polis açığı oldu, atama yaptınız…

Neden?

Devlette etkin olmak için.

Sonra da onlara TERÖRİST damgası vurdunuz…

Dindar-muhafazakar kesimden insanları kullanıp güçlenerek, şimdi milliyetçi oldunuz…

Kuran-Sünnet-İcma-Kıyas öldü, yaşasın Vatan-Millet-Sakarya…

 

Sevgi ve bilgiyle kalın…

Önceki İçerikTımarlı Hizmet Ordusu
Sonraki İçerikKilis’te askeri bölgede yangın.. 10 asker yaralı!..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

2 YORUMLAR

  1. Sayın Eskicioğlu, yorumlar yayınlanmasa’da siz bir insan olarak yazılarınızla hakki hukuku insanlığı haykıriyorsunuz.
    Haksızlık karşısında korkup sesiz kalmiyorsunuz.
    Gerçek bir insanın bütün özelliklerine sahip olan ayni zamandada sözde değil özde Müslüman birisi olduğunuz için sadece Allah sizden razi olsun demek için bu yorrumu yaziyorum.
    Allah Razi olsun.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz