Yağmurdan kaçarken doluya mı tutulduk!

0
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA tarafından kullanılan Büyükada İskelesi’nin İBB tarafından tahliye edilmek istenmesi ile geçtiğimiz günlerde gündeme gelen vakıf hakkında yapılan iddialar nedeniyle bir kez daha tartışmaların odağı oldu.

Gazeteci Metin Cihan, eski bir TÜGVA çalışanının kendisine ulaştığını, devlette FETÖ benzeri bir yapılanmaya gittiğini savunduğu vakıfla ilgili elindeki belgeleri ilettiğini belirterek, bunları sosyal medya hesabından açıkladı.

Cihan’ın açıkladığı belgelerde, TSK’den emniyete, Adalet Bakanlığı’ndan yargıya kadar birçok farklı kamu kurumuna yerleştirildiği belirtilen kişilerin isimleri yer alıyor. Belgelerde, bu kişilerin ne zaman sınava girecekleri ve mülakat tarihleri de görülmekte.

Ardından TÜGVA’ nın üst düzey bir çalışanı belgelerin içeriden sızdırıldığını iddia ederek, ifşa olayının yaşandığını açıkladı.

Metin Cihan’ın iddiaları dudak uçuklatan cinsten ama şu ana kadar hiçbir hâkim ya da savcı konu ile ilgili harekete geçmiş gözükmüyor.

Yağmurdan kaçarken doluya mı tutuluyoruz.

Sıradan halk gece uykularını kaçıran ekonomik bir buhranla karşı karşıyayken yine devletin imkânları hak etmeyen birilerine haksız yere mi kullandırılıyor?

Milyonlarca gencimiz bir takım vakıflara ya da derneklere üye olmadığı için mi işsiz, güçsüz ortalıkta dolanıyor?

Dinimizin en önemli öğretilerinden biri kul hakkı yememektir. Oysa görüyoruz ki bugün bazı şeylerin yerinde yeller esiyor.

Gençleri ayrıştırmayın

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Adana ziyaretinde gençlerle buluşup sohbet etti. Sohbet sırasında “Biz hangi kuşaktan olursa olsun gençlerimizle aramıza kimseyi sokmayız. Ben yeni bir terim ortaya koydum, bizimki Teknofest kuşağı. Gençlerimize en çok hizmeti getiren, onlara en çok yatırımı yapan yönetim biziz.” Dedi.

“Teknofest kuşağı” lafını duyar duymaz içimden yine mi kategorize ediliyoruz diye geçti. Aslında şaşırmamam gerek çünkü geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan Boğaziçi Üniversitesi’nde eylem yapan gençleri de tutmuş “terörist” ilan etmişti.

Sohbet sırasında cumhurbaşkanı gençlerin yurt sorunu olmadığını iddia ediyor, yaptıkları hizmetlerin kalitesinden bahsediyor ama Ekrem İmamoğlu dün yaptığı açıklamada “1 milyon 200 bin üniversite gencinin olduğu bir şehirde İBB’nin yurt yatak sayısı sıfırdı” diyor. Upuzun yıllar sen koskoca bir metropolü yönet ama öğrenciler için tek bir yatağın bile olmasın ha! Bu da madalyonun başka bir tarafı…

AKP’li Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu İBB Meclisinde yaptığı konuşmada “TURGEV’e, TUGVA’ya, Ensar’a ve İlim Yayma’ya çatlasanız da patlasanız da destek vermeye devam edeceğiz.” Demiş.

Af edersiniz “sizinkiler” Teknofest kuşağıydı değil mi?

Diğerlerine;

Ağlayınca azar, zırlayınca patak ve kötekle mi acaba!

Geçtiğimiz günlerde “Barınamıyoruz, evsiz, yurtsuzuz” eylemi yapan üniversite öğrencileri İstanbul ve İzmir’de polis tarafından karga tulumba, yerlerde sürüklenerek gözaltına almasının ardından biri daha incilerle dolu sözcüklerini önümüze dizmişti. Kimdi o,

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Kendisi olayın ardından yaşanan eylemlerin planlı olduğunu savunmuş şu açıklamayı yapmıştı.  “Bunların daha ziyade sol marjinal gruplara müzahir olduğu belirlendi. 6’sının PKK/KCK, 6’sının MLKP, 5’inin TKKKÖ, 2’sinin TKP Kıvılcım, 1’inin FETÖ/PDY, 1’inin TKİP, 1’inin DKP, 4’ünün de, beni çok seven, LGBTİ üyesi olduğu tespit edildi. Peki bu profil bize yabancı mıdır? Yıllardır üniversitelerimizde ve bazen de dışarıda özellikle Taksim civarında bu ve benzeri gruplar artık klişeleşmiş eylemlerini yapmaktadırlar. Örgütlerin ve grupların isimleri hemen hemen aynıdır. Siz benden daha iyi biliyorsunuz. 3 veya 4 harfi geçmez.”

Anlaşılan o ki bu ülkede soran sorgulayan, eğitimli, donanımlı, okumuş yazmış insanla yüzleşmek kimilerine çok zor geliyor. Kolayına geldiği gibi ayır, ayıkla oldu olacak bir de bir tarafımıza numara çak bitsin bu iş.

Ne çok ihtiyacımız var birbirimizi koşulsuz sevmeye, isim takmadan desteklemeye, yargılamadan dinlemeye, safiyane biçimde anlamaya.

Şunu bir türlü çözemiyor, kabul edemiyoruz. Gençler bu ülkenin aydınlık yüzüdür. Onlar bizim için hayatın ıstırap dolu trajik taraflarına dayanmak için mutluluğa açılan çiçekli pencerelerdir.

Ayrıca kendini yalnız ve dışlanmış hisseden Z Kuşağı (1996-2012) siyasetçilerin bu kutuplaştırma numaralarını asla yemez. Onlar ne Baby Boomerslar (1946-1964 arası doğanlar) ne X Kuşağı (1965-1979) ne de Milenyaller (1980-1995) gibidir. Hızlı düşünür, çabuk karar verirler. İnternet ve sosyal medyayı iyi kullandıkları için her şeyden haberleri olur. Gizlemeye çalıştıklarınızdan bile!..

Genç arkadaşlarımızın istek ve dileklerini çözüp halletmek yerine göz ardı edip, düşüncesinden tutun cinsel kimliğine varana dek yaftalayarak, dünya görüşünden – ideolojisine değin sorgulayarak ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Sadece gidişinizin altını fosforlu kalemle çiziyorsunuz. Kaybeden olduğunuzu gözümüze sokuyorsunuz.

Öyle çok yıldık ki kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen, yanlıştan bir gıdım geri adım atmaktansa medeniyetsizce davranmaya razı ve insanı tüm yönleriyle bir bütün olarak kabul etmeyen öfkeli insan yığınlarından. Canımızdan bezdik.

Ne yazık ki bu dar görüşlülüğe hiçbir meram anlatma çare olmuyor. İçine girilmiş olan kısır döngüden bir türlü çıkamıyoruz.

Gönül gözüyle gören, yüce ruhlulukla işiten, anlayışla düşünebilen cesur yüreklere öyle çok ihtiyacımız var ki.

Çok merak ediyorum sığ ve klişe bakış açınızla olduğunuz yerde saymaya daha ne kadar devam edeceksiniz?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz