Yasağa Çıkma Sokağı (*)

0

Gaye Su Akyol(*) Cuma gecesi yaşanan garabeti yaratıcı imgelemiyle başlıktaki gibi tarif etmişti. Kendisinden izin almadan kullandığım ifadesi için affını rica ederim. Affını rica eden bir diğer kişi olarak bu tuhaflığı üzerine alan Süleyman Soylu ise (bence haklı olarak) istifa etti fakat istifası reddedildi.

İstifa aslında tek taraflı bir müessesedir. İstifa eden izin istemez. İstifa eden arkasını döner ve gider.
Süleyman Soylu gayet güzel açıkladığı istifa dilekçesini verdiğinde, aslında istifa etmekten ziyade kalayım mı gideyim mi diye sormuş besbelli.
Kendisine kal dendi ve kaldı.

250.000 kişinin (sayı Soylu’nun bizzat kendi ifadesidir) Korona tehditi ile yüzyüze geldiği panik halinin müsebbibi olarak kendini gören Sn. Bakan, bu durumun yaptırımını görevini bırakmak olarak belirlemişti.
Buna mukabil bu yaptırım Erdoğan tarafından uygun bulunmadı ve neticede Cuma akşamı yaşananlar failsiz bir edim olarak boşlukta asılı vaziyetlerine devam etti.

Erdoğan’ın dün akşamki konuşmasında kendi ifadesiyle meydana gelen “gereksiz kargaşanın” sorumluluğunu üstlenen İçişleri Bakanının hassasiyeti “takdirle karşılandı”.

Burada ortaya çıkan sonuçları sıralarsak:
– Ortada “Gereksiz Kargaşa” vardır.
– Kargaşa’nın Sorumlusu vardır.
– İçişleri Bakanı sorumlu değildir ama sorumluluğu üstlenmiştir.

İtalya’da Pandeminin olumsuz noktaya gelmesinde Atalanta-Valencia maçının rolü çokça konuşuldu. Atalanta’nın İspanyolları tam 4 golle uğurladığı maçı izleyen 40.000 Bergamolunun her golde birbirine sarılmalarının hastalığı patlattığı ifade edildi.

Biz de 10 Nisan gecesini Ülker Luppo ile anacağız. Luppo gecesinin en azından bir sorumlusu vardı onu da Başkan kabul etmedi. Sorumluluk ortadan kalktı.

Süleyman Soylu’nun aynı konuya dair izahatında ise “eksikliğin” insani bir durum olduğu belirtiliyor.
Soylu bu durumun onarılması için kendisine hak verildiğini ifade ediyor.

Açık söylemek gerekirse Cuma günü eğer gerçekten bir eksiklik söz konusu ise ve bu eksiklik Covid-19’un yayılması ise, bunun nasıl onarılacağını ben tahayyül edemedim.

Eğer gereksiz kargaşa market önlerine yansıyan görüntülerle bir kişiye dahi virüsün bulaşmasına yol açtıysa, bu durumun nasıl onarılacağını gerçekten merak ediyorum.

Güzel Türkçemizin güzel lafları vardır. Bunlardan en sevdiklerimden biri “Kabahati Gelin Etmişler Kimse Almamış”tır.
Bu yaşadığımız süreçte kabahati üzerine alan Soylu’ya karşı gösterilen toleransın gerekçesini keşfetmek bizim için müşkül olacak.

Erdoğan’ın fazla detaya girmeden Covid-19 ile mücadele gününde yapılabilecek en vahim hatayı yapan kabine üyesine dair tavrı, aslında alışık olduğumuz bir keyfilik örneği oldu.

Erdoğan yine alışık olduğumuz alternatif suçluları ise önümüze sürdü. Sanki özel bankaları farklı bir BDDK idare ediyormuş gibi, ‘kamu bankaları cici özeller kötü’ diyerek, burada da klasik söylemlere yol açtı.
Tam o esnada Ekrem İmamoğlu ise belediye yardım hesaplarını bloke eden aynı “Kamu Bankalarını” şikayet ediyordu.

İnsan gerçekten hayret ederek izliyor bu süreci… Sonuçta banka dediğin mevduat toplar, kredi verir. Kuralları devlet koyar. Bunun kamusu özeli mi olur? Türkiye’de genel bütçeye dönüştürülen bankacılık oyununda, Erdoğan’ın darphanenin de sahibi olan kamuya ait bankaları özellerle yarıştırması ve İmamoğlu’nun aynı kamu bankalarından duyduğu ızdırap, gerçekten akıl ötesi geliyor.

Erdoğan eskiden bankaları beğenmezdi. Şimdi özel bankaları beğenmiyor. Birisi hatırlatmalı. Yok aslında birbirlerinden farkları.
Herkes işin aslını biliyor ama söylemiyor.
Erdoğan da biliyor.

Bankacılık sonuçta Atatürk’ün dediği gibi “teknik metodik çalışan kurumdur”.
Fakat ülkede kurumları keyfilikle idare edince böyle acaiplikler oluyor.

Madem Bankanın kamusu iyi.
Özel müteahhitlere neden milyarlar verip ihaleler yaptırıyorsunuz? Onlar da kamu müteahhiti olsun. Oteller de kamunun olsun, madenler de.
Onca özelleştirme kimin iktidarında yapıldı?

Tabii sonuçta döndü dolaştı bankadan medyaya gelindi.
Sanki ülkeyi medya yönetiyor.
Sanki saat 10’da sokağa çıkma yasağını medya aldı. Allah biliyor ya; ‘bunu medya duyurmasa idi, hiçbir sorun olmazdı’ diye de söyleyebilirdi.
‘Biz sokağa çıkma yasağı ilan ettik.
Siz neden duyurdunuz?’, denebilirdi.
Bir dahakine denmeyeceğine kimse garanti veremez.

Yine Gaye Su Akyol’un dediği gibi : Yönet iyi Süreçiliyor 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz