Yeni bir ses gerek

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Demokrasi kuramı -kısmen de olsa- uluslararası bir hoşgörü dili oluşturmayı başardı, ama ortaya o dilin alt yapısını tamamlayacak ne bir güç koyabildi ne de o gücün var olmasını sağlayacak kuramsal bir yapı. 

Bu açıdan, demokrasinin sorunlarından biri kuramsal ifadenin güne dair dili olsa da diğeri bu ifadeyi geliştirecek, onu iş edinmiş adamların çalışabileceği bir yapıdan yoksun oluşlarıdır.

Elbette demokrasi kuramı bir din değildir, onun için teoloji eğitimi veren bir ruhban okuluna gerek yoktur, ama bir iddia varsa onu geliştirecek, değişen şartları karşılamaya hazır hale getirecek ve ifadesini zamana göre düzenleyecek bir uzmanlar kuruluna ihtiyaç vardır. 

Bugün demokrasiler bu ve buna benzer şeyleri yapamadıkları için tehdit altındadırlar, günden güne kan kaybediyorlar ve sürece -teorik düzeyde bile olsa- el koymak yerine izlemekle yetiniyorlar. 

Bunun temel nedenlerinden biri, sermaye güçleri küresel düzeyde örgütlenirken, demokrasi güçlerinin yerel kalması, güç karşısında ne söylemde ne de eylemde yeteri bir söz söyleyememesidir. 

Takdir edersiniz ki insanlar inandıkları veya ondan yana beklenti içinde oldukları şeylerin kendilerine umut ve güven vermelerini beklerler ve insanlar bunu bekledikleri yerlerde bulamadıklarında pek tabii olarak başka yerlere yönelirler.

O nedenle bugün dünyada demokrasilere dönük bir güven çöküşü söz konusudur. 

Demokrasiler, yönetmeye aday olanların çoğunluk onayıyla iktidara gelmeleri şartını bile geliştiremediği için yakasını yozlaşmış demagog ve güç sarhoşu liderlerin elinden kurtaramıyor. 

Kötüsü, demokrasiler hala beceriksiz yöneticilerin iktidara çoğunluk onayıyla gelmeleri konusunda eli-kolu bağlı duruyor ve meşruiyeti çoğunluk şartına irca etse de önüne makul olma şartı adına bir şey koyamıyor. 

Demokrasiler yeni bir söylem geliştiremedikleri müddetçe muhtemelen hep bu şekilde kalacaklar.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki demokrasi bir din değildir, bir şeyler değişiyorsa o da değişmelidir, yeni olana uygun bir söylem ve eylem biçimi geliştirmelidir, çünkü hiçbir süreç boşluk kabul etmiyor.  

Uzun bir süredir insanlar demokrasiden çağa uygun hem yeni bir söylem hem de yeni eylem bekliyor, ancak demokrasilerin henüz ne yeni bir söylemleri var ne de yeni bir eylemleri; o yüzden küresel aktörler buldukları boş meydanlarda at oynatırken onlarda herkes gibi yalnızca izlemekle yetiniyorlar. 

İşin daha kötüsü, demokrasi güçleri ne yapacaklarını bilmiyorlar ne siyasetten bir fikirleri var ne de ne yapmaları gerektiği konusunda bir düşünceleri, herkes gibi onlarda süreçleri izlemekle yetiniyorlar. 

Oysa demokrasi davası gerçek bir insanlık davasıdır, yönetimleri kudretli kralların elinden almış, halkın onay verdiği bireylerin eline teslim etmiştir. Daha önemlisi doğuştan geldiği savlanan kast sistemlerini lağvetmiş, herkesi insan olması vasfından ötürü yasalar önünde eşit birer vatandaş haline getirmiştir. 

Demokrasilerin başarıları tartışılabilir ama getirdiği ve getirmeye çalıştığı bunlardır.

Böylesi bir gelenekten gelen siyasal bir kuramın takipçilerinin bu kadar zayıf ve aciz davranmalarının bir mantığı yoktur, çünkü demokrasinin tüm savları hala küreseldir, “herkes için özgürlük, eşitlik ve adalet” derken ondan daha samimi olanı yoktur ve tüm savları hala insanlığın ideali, uluslar üstü bir davanın ideolojisidir. 

Bugünlerde siyasi güç tek tek ulus devletlerin elinden çıkmışken bu demokrasiler açısından büyük bir avantajdır. Ancak güç uluslararası oynarken, demokrasi güçleri hala ulusal sınırları aşabilmiş değildir, hala yerel davranıyor, sanki o etnik temelli köhne uluslarla birlikte oda kendi sonunu bekliyor.  

Oysa insanlık nereye giderse gitsin her zaman insanlığa umut olacak bir ukdeye, bir ideolojiye ihtiyaç vardır ve bu konuda bir tek demokrasiler farklılıkları kabul etmiş, insanları inançlarında serbest bırakmıştır. 

Fakat ne yazık insanlar bir süredir demokrasilerden umduklarını bulamıyorlar ve bulamadıkları içinde demokrasilerden uzaklaşıyorlar, çünkü demokrasi güçleri artık ne bir söz tutabiliyorlar ne de bir eylem gerçekleştirebiliyorlar, merhamet etmeyi adeta çok uluslu güçlerin vicdanlarına havale etmiş, öylece izlemekle yetiniyorlar.   

Oysa çokuluslu sermaye güçlerinin insanlığı götürecekleri bir yer yoktur, -insanlığın birbiriyle uğraşarak kendilerini tüketmelerinin dışında- kaldı ki tam olarak bunların karşısında varlık gösterecek, insanlığa yeni bir umut ve ukde olacak bir söyleme ihtiyaç vardır. 

Demokrasi güçleri kendilerine olan inançlarını yitirdiklerinden bu yana uluslar kendi başlarına hareket etmeye yönelmiş, menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmaya girişmişler.

Meydanı boş bulan çok uluslu güçler ise kendileriyle hareket edenleri belirli paylar karşılığında kayırırken, hareket etmeyenleri de tam bir kepazelikle oyunun dışına itiyor, ona yaşama şansı vermiyor. 

İktidarlarının geleceğini demokrasilerde görmeyen ulusal liderler ise bu kepazeliklerden cesaret alıyor olacaklar ki, insanları özgürlükleri ile sözde güvenlikleri arasında bir yere sıkıştırmış, bir seçim yapmaya, güvenlikleri karşılığında özgürlüklerini ellerinden almaya çalışıyorlar.

Önceki İçerikÇatışmalarda 7 bin okul yıkıldı..
Sonraki İçerikSAVAŞÇI
İbrahim Yersiz 1967 yılında Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğdu. Eğitimine aynı yerde başladı. Gazeteciliğe ilk Yeni Ülke ile başladı, sonra Özgür Gündem ile sürdürdü. Daha sonra bağımsız olarak muhtelif gazete ve dergilere bilgelik üzerine yazılar gönderdi. Olasılık Prensibi Okulu ve Kaçıklar Gezegeni adında iki kitabı var. Halen bilgelik üzerine çalışmaları sürüyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz