Yeni ekonomik model Nasrettin Hoca’dan esinlenilmiş gibi…

1

Öğrenmenin yaşı yok, her gün yeni bir şeyleri dağarcığımıza katmamızı sağlayanlara selam olsun.

En son, ülkemizin para birimi olan TL’nin dolar karşısında son üç ay içerisinde yüzde 45.03 değer kaybına uğramasına yol açan bir dizi kararla ilgili gerçeğin göründüğü gibi olmadığını öğrendik.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faiz ile enflasyon arasındaki ilişkinin “Enflasyonun sebebi faizdir” önermesinden kaynaklandığını iddia ederken, bu kanaatini ‘nassa’ dayandırıyordu.

Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu üyelerinin aldığı faiz indirme kararlarının altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki ısrarının rol oynadığı düşünülüyor ve kurul üyeleri cahillikle suçlanıyordu.

Durum meğer hiç de göründüğü gibi değilmiş… 

Hükümet ‘yeni bir ekonomik model’ uygulamasına geçmiş ve Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı o modelle ilintiliymiş…

‘Yeni ekonomik model’e göre, faiz indirimi ile dolar TL karşısında değer kazanacak, bunun zorlamasıyla gelirleri düşeceği, buna karşılık enflasyon yükseleceği için hemen her ürünün fiyatı artacağından halkın dar gelirli kesimleri bundan zarar görse de, bir vadede her şey yerli yerine oturacakmış…

Çinli işçilerin kazandığından daha az ücretle çalışacak ucuz işgücüne sahip bir ülke olacağız, bu sayede daha önce Çin’de üretmeyi tercih eden yabancılar, ucuz işgücü yanında ulaşımı da daha kolay Türkiye’ye yatırım yapacaklarmış…

Sadece bu da değil, ucuza mal ederek ürettiğimiz malları dışarıya satma imkanı bulacak, bu sayede ihracatımız artacakmış…

Tabii bu model sanayii canlandıracak, yeni fabrikalar kurulacakmış… 

Zaten Çin’den de, İngiltere’den de daha yüksek olan büyüme rakamımız bu yeni modelle iyice tavana vuracakmış…

İşsizliğin sıfıra yaklaşması da yine bu sayede gerçekleşecekmiş…

Model, sonunda, müreffeh bir ülke olmamızı sağlayacakmış…

İlk işittiğimde, Nasrettin Hoca’nın alacaklısına söylediği “Evin önüne çalı ektim, koyunlar geçerken tüyleri ona takılacak, karım onları yıkayıp eğirecek ve ben de yün olarak satacağım, oradan elde edeceğim parayla sana borcumu ödeyeceğim” sözlerini hatırlattı ama sonunda ben de hizaya geldim.

Hizaya geldim, çünkü uygulanmakta olan faiz politikasının altında bir akıl yatma ihtimali olduğunu, devlet adına konuşabilecek kişilerden önce, AK Parti’ye muhalif, kendileri için ‘mandacı’ sıfatı kullanılan ekonomi uzmanlarının ağzından işitmiştim.

Biri yaklaşık olarak şöyle diyordu: “Uygulama çok absürd. Hiçbir ekonomi kitabında yeri olmayan bir uygulama bu. Ancak yine de yapılanın bir mantığı olmalı. Durduk yere kendi siyasi sonunu da getirebilecek bir yolu herhangi bir iktidar kendi eliyle açar mı? Açmaz. Bence, bu yapılanın sebebi, Türkiye’yi Çin gibi ucuz işgücüne sahip bir ülkeye dönüştürüp ihracata dayalı bir büyümenin arzulanıyor olmasıdır. Yepyeni bir model bu.”

Ardından bir başka uzman, onun ardından da bir başkası aynı tezi savundu.

En sonunda iktidar sözcülerinden de yapılmakta olan uygulamanın ‘yeni bir ekonomik model’ ile ilgili olduğuna dair açıklamalar geldi.  

Galiba onlar da kendi uygulamalarının aslında bir model olduğunu benim gibi uzmanlardan öğrenmiş oldular.

Olsun.

Dedim ya, öğrenmenin yaşı yok. Kimden öğrenirsen öğren, yeter ki cahil kalma.

Yazının burasında aklıma bir başka Nasrettin Hoca fıkrası daha geliyor ama kimseyi rencide etmek istemem, bu yüzden onu pas geçiyorum.

Uygulanmakta olduğunu öğrendiğimiz bu ‘yeni model’de beni düşündüren, ilk elde ortaya çıkan şaşkınlığın nasıl ortadan kaldırılacağı yönüdür.

Fiyatlar arttı, buna karşılık insanların alım gücü azaldı. Üretim olsa bile üretileni alamayacak duruma düşen insanlar bir yanda, üretmek için ihtiyaç duydukları ham madde ve ara mamullere fiyatları arttığı için yaklaşamayan iş sahipleri diğer yanda. 

Kim, hangi yabancı böyle bir ülkeye ilgi duyar da yatırım yapar?

Yapılanın ilk sonucu, üretim ve tedarikte sorunlar yaşanması oldu.

[Önceki akşam internet üzerinden market alış-verişi yapmak için uğradığım bir siteden mercimek, kuru fasulye, yağ gibi maddeleri işaretlerken aynı üründen birden fazlasına izin verilmediğini fark ettim. Ülker firmasının gofretlerinden bile üçten fazlasına izin yoktu. Bir hafta öncesine kadar, müşterilerini daha fazla satın almaya sevk eden site, bu defa daha aza mecbur ediyordu. Bu ilk kez oluyor.]

Şu sıralarda ABD’den öğrenilen, -orada ‘Black Friday’ diye anılıyor- önceki yıllarda bazen çılgınlığa bile dönüştüğü görülmüş yaygın alış-veriş haftasındayız. Her firma ürün stoklarını büyüklü-küçüklü indirimlerle elinden çıkartmayı sağlayacağı için bu haftayı beklemekteydi. Yaşanan şaşkınlığın müşteri olabilecekleri bayağı etkilediği anlaşılıyor.

Hafta bitiyor, sonunda üretici firmalar beklediklerini elde edemedikleri ve stoklarını eritip ihtiyaçları olan sermaye birikimini sağlayamadıkları için hayal kırıklığı yaşayabilir.

“Alış-veriş çılgınlığı ne halde?” merakıyla önceki gün uğradığım bir AVM’de her zamankinden bile daha az insan gördüm.

Sanıyorum, insanlar yeni ekonomik model konusunda yeterince bilgi sahibi değiller.

Piyasaları canlandırma ve büyümeyi sürdürme görevinin kendilerine düştüğünü fark etmemiş görünüyorlar. 

Fiyatların artmasına rağmen azalmış gelirleriyle bunu nasıl yapabilecekleri insanlara öğretilmeli.

İleride nasıl olsa her şey yoluna girecek, cepler parayla dolacak, öyle değil mi?

Öğrenmenin yaşı yok.

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz