Yok artık, bebeklere de mi!…

0
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

Bu ülkede neye inanacağımızı, kime güveneceğimizi şaşırmış durumda hayata tutunmaya çalışıyoruz.

Siyasetten, adalete, eğitimden, ticarete hatta dine uzanan hayal kırıklıklarımıza şimdi de bilimi ekledik.

Sözlerime neden bu kadar sitemkâr ve depresif mi başladım?

Hemen söyleyeyim.

Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, NTV canlı yayınında yaptığı olay açıklamalarla aniden gündeme oturdu.

Kurugöl, 6 aylık hatta 1 aylık bebeklere kızamık ya da hepatit aşısı yerine yanlışlıkla Covid-19 aşısı yapıldığını açıkladı.

Bebeklere yapılan aşılarda hiçbir yan etki olmadığını, hatta antikor sağlandığını sözlerine ekleyen Kurugöl, bu konudaki sonuçların yakında ünlü bir tıp dergisinde yayınlanacağını da sözlerine ekledi.

Gerçekten her yeni gün güven duygumuzun erozyona uğradığı bir memlekette yaşamak insana bazen o kadar ağır geliyor ki.

Bu kadar hayati önem taşıyan bir meselede hem de alanında uzman bir hekimin ağzından böyle umarsızca çıkan ‘yanlışlık’ terimi kabul edilemez.

Her aşının kutusunun rengi, flakonu, barkodu, uygulaması tamamıyla farklı iken nasıl oluyor da bir ilacın başka bir ilaçla karıştırılma ihtimali söz konusu olabilir. Söylenenler yıllarca eğitim almış sağlık çalışanlarını hem amatör gösteriyor hem de zan altında bırakıyor. Bizlere de canımızı kimlere emanet ettiğimizi sorgulamak düşüyor.

Aşılar konusunda milyonlarca insanın hala çekinceleri varken yapılan bu mesnetsiz ve duyarsız açıklamalar ne yazık ki insanların kafasını daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Yaklaşık otuz milyon insanımız hala tek doz aşı ile bile buluşamamış bir durumda. Aşılama ne kadar hızlı ilerlerse ilerlesin milyonlarca insan hala aşıya mesafe ile yaklaşıyor ve aşı olmaktan korkup, kaçıyor. Aşı olmaktan kaçanların yüreğine su serpecek ve onları aşılanmasına ikna edecek açıklamalar yapmak yerine bu tür saçmalıklar insanları biraz daha uzaklaştırıyor.

Bugün hala yaklaşık 250 canımızı Covid-19’den kaybetmeye devam ediyoruz. Eskiden tek bir gün dahi bir uçak dolusu insanımızı kaybetmiş olsak, yas tutacağımız şeylere karşı gayet olağan bir tavır takınıyoruz.

Tamam yorulduk. Hayatımızı devam ettirebilmek için belki de haklı olarak hepimiz duyarsızlaştık, modumuzu stand by konumuna aldık, öylece devam ediyoruz.

Veliler gönül rahatlığı içinde çocuklarını okula gönderemiyor. Sınıflarda alınan önlemler yetersiz, kurallara uymakta yetişkinler zorlanırken küçücük masumlar ne yapsın.

Bu meret kalabalık seviyor, yakınlıktan hazzediyor.

Yüz yüze eğitime geçişimizin ikinci haftasında karantinaya alınan sınıf sayısı 611’i buldu bile.

Aşı ile gelen özgüvenle sosyal hayata karışmada biraz daha rahatız ama henüz hiçbir şey bitmiş değil. Kış aylarının gelişi ile kapalı mekânlara geçişimizle yeni bir dalga ile karşılaşmamız an meselesi.

Durumlar bu minvalde ilerlerken herkesin külahını önüne alıp düşünmesi, ağzından çıkan laflara bir değil iki kez dikkat etmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı ’da benimle hemfikir olacak ki Kurugöl’ün açıklamaları ile ilgili soruşturma başlattı. Bakalım sonucu ne olacak.

Öğrencilerin sesi nihayet duyuldu

Bilirsiniz bir sorunu çözmek ya da bir hastalığı alt etmek için en önemli kıstas önce onun var olduğunu kabullenmektir. Şifası ardından gelir.

Erdemli ve olgun olmanın en büyük belirtisi olan bu özelliğe pek çok kişi yaşı, statüsü ne olursa olsun ne yazık ki erişebilmiş değil.

Ne çiftçinin mazlumluğunu ne KHK’lıların çilesini ne EYT’lilerin mağduriyetini ne Kürtlerin varlığını, ne de esnaf ve memurun sorunlarını bir türlü kabul etmiyor, görmek istemiyoruz. Varsa bir derdiniz, eyvallah! Başım gözüm üstüne deyip kolları sıvayamıyoruz.

Şimdi de öğrenciler başımıza musallat oldu. Neymiş efendim biz taa Amerika’da bile Türkevi açarken onlar burada açlıkla, sefaletle baş etmeye çalışıyormuş.

Bak bak! Biz de öyle nankörüz ki gerçekten her şeyi abartıyoruz sevgili okuyucularım.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan demedi mi zamanında 45 liracık olan krediyi bu iktidar 650 liraya çıkardı diye. Gene de doymuyor, üstüne bir de yatacak yer istiyorsunuz.

Sevgili devletimiz bir süre sonra geri almak suretiyle cebimize tamı tamına 650 lira harçlık koyuyor, elimize gözümüze dursun şimdi de utanmadan evsiziz, barksızız diye sokaklarda yatıyorsunuz. Olacak iş değil!

Bir yerlerden beş maaş alanların halkına kulakları sağır, dili lâlken, kimileri altın kurnalı saraylarda bin kapıdan birinin ardında çaylarını yudumlayıp keyif çatarken öğrenciler çantalarını yastık, gökyüzünü yorgan yaptı sokaklarda yatıyor.

Ağlamayan bebeye meme vermezler misali okumak için canhıraş çaba sarf eden geçlere ilk yardım sesi Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinden geldi. Dernek, ülke genelindeki tüm cem evlerinin kapılarını koşulsuz, şartsız, ücretsiz tüm öğrencilere açtığını duyurdu.

İzmir Valisi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Belediyesi peş peşe yaptığı açıklamalarla gençlere destek olacaklarının müjdesini verdi.

Ardından sorunun varlığını iktidar kanadı da kabul etmiş olacak ki AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Yerel Yönetimler Başkanı Mehmet Özhaseki, “Önümüzdeki günlerde hangi öğrencimiz ihtiyaç sahibi ise belediyelerimize müracaat edebilirler. Arkadaşlarımızın tamamı onların hizmetinde olacaklar, yerlerini yurtlarını ayarlayacaklar.” diye açıklama yaptı.

Demek ki neymiş büyütülecek bir şey varmış.

Bu sevindirici gelişmeler gösteriyor ki biz birlik olursak bizim önümüzde kimse duramaz. El ele verirsek her zorluğu yeneriz. Yeter ki gençlerimiz okusun, yazsın ve beklediğimiz o aydınlık geleceği kurarken hepimize mihmandar olsun.

Yanınızdayız…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz